-Eren, sen niye grup oluşturmadın çocuğum?
Kendime gelip ne yaptığımızı anlamaya çalıştım, ama sınıftaki herkes bana baktığından beynim çalışmıyordu. Her gün uyuşturucu kullanıp da okula geliyormuş gibi konuşan Türkçe hocasına ne diyon sen kadın bakışı attım, ama kadın etkilenmiş görünmüyordu. Olsa olsa yavru köpek bakışıdır o.
-Ben bir saattir boşuna mı kafa patlatıyorum burada? Proje ödevi için gruplar oluşturuyoruz. Geçsene bir gruba yavrucum!
Etrafıma bakındım, sanırım yüzüm kızarmıştı, ve herkesin çoktan grup oluşturduğunu gördüm. Yine ben. Bugün salı. Allah kahretsin, bugün salı. Bir dizi boktan olayın üst üste gerçekleştiği gün.
Hocaya baktım, ama bir şey söylemeden sabırsızca parmaklarını masanın üstünde oynattı. Tekrar sınıfa baktım, ama kimse beni istiyor gibi görünmüyordu. Ölmek istiyorum. Lütfen şu an kalp krizi geçirip öleyim. Utançtan kafam patlayacak gibi, o kadar yanıyor ve ağrıyor ki.
Çevreme bakındım biraz, kalbim boğazumdan fırlayacak gibi atıyordu, durum öyle vahimdi ki iç seslerim konuşmayı kesti. Kıkırdamalar duydum.
-Hadisene çocuğum, diye hoca bağırdığında, sınıf gerçekten kıkırdamalarla doldu.
Yanağımın içini ısırdım, ve ne yapacağımı bilmeden ayağa kalkınca Ada'nın bana el salladığını gördüm. Ada. Ada'ya rezil oldum. "Gelsene," dedi. Yanlarına gittim, ama oturacak yer olmadığını görünce sırama tekrar döndüm ve sandalyemi götürdüm. Kahkahalar, bir kez daha.
Oturdum ve kolumu açıp kaşıma isteğimi bastırmaya çalıştım. Hoca kafasını yana eğip cıkcıkladı. Annemin Umursandığım Zamanlar'da en çok yaptığı şeydi bu. Sonra derse döndü. Dinlemeyecektim işte, gıcık kadın. Ders dinleme isteğimi öldürdü.
Biraz sonra, Ada'nın tam yanımda oturduğunu fark ettim. Tam. Yanımda. Bedenlerimizin arasında en fazla yirmi santim var. Uzanıp, masanın üstünde duran ellerini tutabilirim. Saçlarının uçlarını elime dolayabilirim. Parmaklarımı yüzünde dolaştıra- oha oğlum Eren sakin ol sapığa bağlama.
Ellerimi nereye koyacağımı bilemedim. Titrerim korkusuyla konuşmadım, hatta hareket bile etmedim. İçimden de "lütfen konuşmasın, hareket etmesin diye dua ediyordum, çünkü en büyük bir hareketinde titremeye başlayabilirdim, hatta kalp krizi geçirip ölebilirdim bile.
Zil çalınca, elimde olmadan seslice nefes verdim, bu da Ada'yı güldürdü. Onun hakkında o kadar çok düşünmüştüm ki, bu varlığını unutturmuştu. Tekrar kızarmama fırsat vermeden gülümsedim ve yerimden kalktım. ve tuvalete doğru ilerledim. Kapıda- ah, hayır. Hayır, hayır, hayır. Yüz kere siksen de hayır.
Geri dönmeye yeltendim, ama çoktan avını görmüştü, ve avını, yani beni bırakmak gibi bir şey yapmayacaktı. Nefes almaya çalıştım, ama astım ilacına ihtiyaç duyuyordum. Sabit bir noktaya gözlerimi diktim ve yavaşça, çok derin olmayan nefesler almaya çalıştım. Allah'ım, yardım et.
-Naber Eren kanki.
-İyiyim Tolga. Tuvalete gitmem gere-
-Napcan la tuvalette, gel biraz konuşalım, dedi üç yıllık zorbam Tolga, ve tişörtümün ensesinden tutup beni geri çekti. Ve bunu yaparken gerçekten zorlanmadı. Beni kedi yavrusuymuşum gibi ensemden tutup geri çekti.
Gitmeye çalışmadım. Sadece yüzüme her zamanki boş yüz ifademi oturtup çabuk bitmesi için dua ettim.
-Fark ettim de, Eroş her tenefüs tuvalete gitmiyor mu?
Yanındaki çocuklar güldü. Yanağımı ısırıp, dişlerimi sıktım. Ağzıma kan tadı geldi. Etrafımızda kavgaya aç bir kalabalık oluştu. Kendimi Roma'daki köle bir gladyatör gibi hissettim. Lütfen Ada olmasın. Ada orada olmasın. Ama tabi ki oradaydı, ve endişeli gözlerle beni izliyordu. Kahretsin. Allah kahretsin. Yutkundum.
-Bunun kronik mastürbasyonla bir alakası var mı ? Yani her tenefüs de tuvalete gidilmez ki olum.
Yeter. Yeter, lütfen. Dayanamıyorum. Bırak gideyim. Bırakın gideyim.
-Biz bu okulda otuzbircilere ne yaparız biliyor musun Eroş?
Beklemediğim bir anda karnıma gelen yumrukla irkildim. Aradan üç saniye geçmeden kaşımın üstüne de bir yumruk yedim. Devamını bekledim, ama devamı gelmedi. Nefes alamıyorum. Öksürdüm. Kalabalık bize yaklaşan hocayla dağıldı, ama hangisi olduğunu göremedim çünkü görüşüm bulanıklaşmıştı. Tolga'nın sarışın arkadaşı beni işaret etti, Tolga da ona bakmadan kafasını salladı.
Nefes alamıyorum nefes alamıyorum nefes alamıyorum
Kusmamak için kendimi tuttum, ama bu beni daha kötü yaptı. Tolga'yla arkadaşları kaçıştılar, ve ben de yere yığıldım. Son gördüğüm şey Ada'nın kıpkırmızı olmuş suratıydı, sonra da kafam sertçe zemine
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EREN
Teen FictionOnu asla gülerken görmemiştim. Tebessüm ederken bile. Mavi gözleri hep boş bakıyordu, küçümser gibi değildi, alaycı bir şekilde de bakmıyordu sadece... Boştu işte. Mümkün oldukça az konuşuyordu ve insanlardan kaçtığı oldukça barizdi. O küçük kafasın...