Hayatımın en boş gününü geçirmekteydim: Ada okula gelmemişti. Ya hastaysa? İnşallah değildir. Kıyamam ben ona. Ne diyorsun lan ibne? Kendine gel. Ezik.
Birlikte geçirdiğimiz ve benim ona ciddi ciddi yardım ettiğim günden sonra, aradan bir haftadan fazla zaman geçmişti, Gizem'le sıkı dost filan oluruz zannetmiştim, ama beni umursadığı yoktu. Hepi topu bir kere, Efe Pelin diye bir kızı öptüğünde konuşmuştuk. O gün Efe'den nefret ettim. Ama Gizem onu hala seviyordu. Ben de Ada için aynı şeyleri hissetmiyor muydum sanki? O gün omzumda ağladı, ve o an hissetmem gereken tek şeyin arkadaşım için üzüntü olması gerektiğini bildiğim halde, omzumda ağlaması hoşuma gitti.
Ben de her tenefüs yanına gidip onunla konuşmuyordum gerçi. Normal hayatıma devam ettim: İnsanlardan uzak yerlerde yemek yedim, tuvaletteki klozetin üstüne tüneyip kalemtraş parçaladım, kendi kendimi ezdim, yara kabuklarını kopardım. Jilet koleksiyonuma yeni bir parça.
Okul yüzlerce tiki kız kaynıyordu, ama onların hepsi bir Ada etmezdi benim gözümde. Sarışınlar, Ece'ler, mini etekliler... Ama bir tane bile kıvırcık saçlı, şirin Ada yoktu.
-Naber?
Gizem'di.
-İyi. Sen?
Merak etmediğimi fark ettim. Üzgün olduğu zaman neden umursamıştım peki?
Mutlu olduğunda nasıl olduğu hiç umrumda değildi. Şu an hiç umrumda değildi. Belki de üzgünken kendime daha yakın hissetmiştim. Daha güçsüz, daha savunmasızdı. Yani mutluyken benden güçlü müydü?
-Harikayım! Efe'yle çıkıyoruz!
Mutluyken benden güçlüydü.
Güç bela gülümsedim. O mutlu. Onun adına sevin.
-Senin adına sevindim.
Bunu sen sağladın. Sevin. Gülümse. Hayır. Daha samimi. Evet, böyle, geniş bir gülümseme. Onun adına mutlusun. Bunu sen sağladın kahrolası, senin gibi forever alone kalmasını mı istiyordun?
"...Sonra Efe masanın üstünden elimi tuttu. Seni seviyorum dedi! Sonra da çıkma teklifi etti!"
Burada kıkırdadım. Çok yerinde olmuştu. Aferin.
"Tabii ilk çok şaşırdım. Sen Pelin'le çıkmıyor musun filan dedim. Hayır, arkadaşım o benim dedi. Ben de-"
-Ona inandın mı?
Burada gülümsemem silindi, kelimeler ağzımdan hiç olmadığı kadar sert çıkmıştı. Onun gülümsemesi önce anlamazmış gibi yüzünde dondu, sonra da yavaşça kayboldu.
-Efendim?
-Geçen gün Pelin'i tüm okulun önünde öptü diye omzumda ağlamadın mı? Şimdi sadece arkadaş olduklarına nasıl hemen inanabilirsin?
Gizem bana şaşkınlıkla karışık bir iğrenmeyle baktı ve soğuk bir sesle karşılık verdi.
-Ben de arkadaşız sanmıştım.
-Tabi ki arkadaşız. Bu yüzden seni uyarıyorum..
-Hayır, dedi, acı acı gülümsedi, arkadaşım değilsin sen. Sen sadece insanları üzgün görmekten hoşlanan, insanların acılarından beslenen, kimsenin mutlu olmasını istemeyen acınası bir varlıksın. Yazık.
Yazık. Yazık bana.
Arkadaşlar çok daha uzun bir bölüm olacaktı ama öyle uykum var ki. Zaten annem her an interneti kapatabilir. Özür dilerim. Bölüm ceroşuma yine.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
EREN
Fiksi RemajaOnu asla gülerken görmemiştim. Tebessüm ederken bile. Mavi gözleri hep boş bakıyordu, küçümser gibi değildi, alaycı bir şekilde de bakmıyordu sadece... Boştu işte. Mümkün oldukça az konuşuyordu ve insanlardan kaçtığı oldukça barizdi. O küçük kafasın...