Hayellerimin ülkesine gelmişdim evet.. ama bir başıma,yalnız..
Cebimde kalan son parayla hamburger aldım,açlığımı yatıştırmak için bu yeterliydi sanırım(şimdilik).Tanımadığım sokakları aval-aval geziyordum.Aslında sevinmem gerekirken içimde bi burukluk bi hüzün vardı.Belki az kalsın satılık bir kadın olacaktım buraya gelemeseydim,ondandı bu keder.Belki de vedalaşmadan,hiçbir şeyimi almadan çıkmışdım:günlüyüm kalmışdı,kedilerime bile Veda edememiştim(evet sıkı bir hayvan sevgim vardır).Tüm bu büyüklü-küçüklü ayrıntılar Seul şehrinin güzelliyinden zevk almama mani oluyordu.
Yaklaşık bir saat yürüdükten sonra büyük bir parka geldim.Bankın üzerinde oturub ayaklarımın acısını çıkarayım dedim.Bir grup adamın ses-küy çıkararak ileriye koşduğunu,ellerinde pankart olduğunu gördüm.Ahanda ünlü biri var kesin gidip imza alayım dedim,son sürat ayağa kalkıb ireli koşdum.Ileriden gelen siyah elbiseli,şapkalı biri beni itip kaçtı.Düştüyüm yerden kalkmaya çalışırken kafamı bi kaldırdım etrafım polis kaynıyor.Hepsi silahını bana tuşlamışlardı ve kore dilinde bir şey geveliyorlardı.Kollarıma kelepçe takılıp götürüldüyümde Hally Starsa gitmediyimiz kesindi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AL SANA KORE!
Fiction généraleÖzür dilerim ama hikayelerde ana karakter ülkeden kenara çıkınca ya onu prensesle karıştırırlar ya da multi milyonerin kızıyla.. Ama sabıkalı suçluyla karıştırmak nedir abicim?!! Korede ünlüleri görüp resim çekineceyim derken etrafımı birsürü polis...