Louis'nin kapısını çalarken, Harry kucakladığı kraft torbaları çok zor taşıyordu. Bira şişeleri, cips ve kraker paketleri ve hatta çikolata kutusu torbanın üstünden taşmış, onun için işleri daha da zorlaştırmıştı.
Tam kollarıyla göğsü arasına sıkıştırdığı torbalardan biri aşağı doğru kayıyordu ki, Louis kapıyı açtı ve muhteşem bir hızla, düşmek üzere olan torbayı yakaladı. "Hoş geldin Hazza!"
"Hoş buldum, biraz daha geciksen her şeyi devirecektim." Harry ayakkabılarını bile çıkartmadan içeri girerken Louis eliyle içerideki kadına işaret yaptı. "Martha, Harry'nin elindekileri al." diye seslendi ve Harry'ye döndü. "Bebeğim sen geç salona, ben Martha ile birlikte senin getirdiklerini servis edeyim."
Louis Harry'ye onlarca güzel kelimeyle seslenirdi ve o kelimelerin Harry'ye hissettirdiklerini asla bilmezdi. Hayır, Harry hislerini harika gizleyen bir platonik aşık değildi. Sadece, Louis ona arkadaş gözüyle bakmaya o kadar alışkındı ki; hiç en yakın arkadaşının kendisine aşık olduğunu düşünmez, bu yüzden de sürekli ona umut verecek, onun kalbini hızlandıracak şeyler yapmaktan çekinmezdi.
Harry, Louis ile üniversitenin son senesinde tanışmıştı. Aynı bölümde okuyor olmalarına rağmen, son sene bir yardım faaliyetine birlikte katılana kadar birbirlerini görmemişlerdi bile. Bu onları yakınlaştıran ilk adım olmuştu.
Sonra birlikte aynı şirkete stajyer olarak girmiş, çok yakın arkadaşlar haline gelmişlerdi. Harry başından beri Louis'den hoşlanıyordu ama staj döneminde, her günü birlikte geçirmeye başladıkları zaman yavaş yavaş hoşlantısının yerini gerçek sevgi almıştı.
Staj gördükleri şirkette daha sonra kadrolu olarak çalışmaya başladıklarında Harry'nin gözü artık ondan başka kimseyi görmüyordu. Louis'yi sevmeye yıllarını harcamıştı ve Louis'nin bu konuda en ufak bir fikri bile yoktu.
Harry "Martha sen işine bak, ben de gidiyorum mutfağa." deyip elindekileri genç kadının kollarına bıraktı. Louis'nin gündelik işlerine yardımcı olan çalışanı Martha mutfağa doğru büyük adımlar atarak gözden kayboldu.
Ceketinin fermuarını açan Harry daha üstündekini çıkartamadan, Louis onun ceketini omzundan sıyırıp vestiyere astı. "Tamam, geç bakalım. Bugün harika bir film aldım, onu izleriz diye düşündüm. Sonra biraz oyun oynarız. Bende kalacaksın bu gece, değil mi?"
"Kalamam Loubear, yanıma yedek kıyafet almadım. Sabah şirkete giderken ne giyeceğim?"
İkisi birlikte mutfağa doğru yürürlerken, Martha onları yalnız bırakmazsa azar yiyeceğini çok iyi bilen biri olarak çamaşır odasına adımladı. Louis'nin yanında uzun zamandır çalışıyordu, Harry bu evdeyken ayak altında dolanmaması gerektiğini kavramıştı.
"Benimkilerden giyersin diyeceğim ama kıyafetlerimi beğenmiyorsun." dedi Louis gülerek. "Gece ben bırakayım bari seni eve, içim rahat etsin."
Harry "Hmm, harika ilgi görüyorum. Loubear benden bir şey isteyecek." diye dalga geçerken bir yandan da Martha'nın masaya bıraktığı torbaları boşaltıyordu.
"Çok ayıp, seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun." diyerek kolunu onun omzuna attı Louis. "Neler aldın bakalım?"
"Klasik film gecelerimizde ne yiyorsak onları. Altılı bira paketimiz var, ketçaplı cips, likörlü çikolata, tuzlu krakerler ve tabi ki; soslu tavuk kanatları. Senin sevdiğin sostan da aldım."
Harry saydığı her şeyi bir bir tezgaha bıraktı. Louis ona yapışmaktan başka bir iş yapmayacağı için, yerlerini ezbere bildiği tabakları çıkartmak da Harry'ye düşüyordu tabi ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BITTER LOVE
FanfictionHer kötü karakterin, geçerli bir sebebi vardır. Harry'yi kötü karakter yapan şey, Louis'ye duyduğu aşktan başka bir şey değil.