"Günaydın millet!" Louis ofiste kendi katına giriş yaptığı anda tüm çalışma arkadaşlarını keyifli bir şekilde karşıladı. Harry onun birkaç adım arkasındaydı. Asansördeki on saniyelik öpüşmeleri Louis'nin neşeyle etrafına ışık saçmasına sebep oluyordu ve Harry de bunun tadını çıkarıyordu.
"Günaydın Tommo, günaydın Sty!"
"Hoş geldiniz kaçaklar, gözlerimiz yollarda kalmıştı."
"Efsane bir dedikodunun üzerine geldiniz."
Koridordaki iş arkadaşları birer birer selam verirken Louis sırıttı, sevgilisine döndü. "Üstüne bir dedikodu da biz ekleyelim?" deyip Harry'nin cevabını bile beklemeden dudaklarını onunkilere bastırdı ve hafifçe öpüp geri çekildi. "Görüşürüz bebeğim, kolay gelsin."
Her şey o kadar kısa bir süre zarfında gelişti ki Harry şaşkınca öylece kalakaldı. Louis kendi odasına girdi, etraftaki tüm çalışanlar ise ağızları birer karış açık şekilde ona döndü. Louis yüzünden mi yoksa herkesin kendisine bakıyor olmasından mı bilinmez kendisini alev alev yanıyor gibi hissediyordu. Diğer editör arkadaşlarının "Cidden birlikte misiniz?", "Ne zamandır?", "Bunu hiç beklemiyordum!" gibi soru ve yorumlarını duymazdan gelip kendi odasına doğru koşar adımlarla yürüdü.
Masasının başına geçene kadar şoktan çıkamadı. Oturduktan birkaç saniye sonra yüzüne kocaman bir tebessüm yayıldı, hatta ardından o tebessüm salak salak sırıtmaya dönüştü. Önceki gün Londra'ya adım attıklarından beri tuhaf şeyler düşünüp gülümsüyordu.
Evime en son gittiğimde Louis ile sevgili değildik, bu caddeyi son gördüğümde Louis daha beni öpmemişti, ofisten en son arkadaş olarak ayrılmıştık...
Aklını ondan uzaklaştırmak ister gibi başını iki yana salladı. Evet yüz bin yıllık aşkıyla birlikteydi, onun sadece gözleri bile tüm dünya nüfusundan değerliydi, bir tel saçı için Harry güneş sistemini parçalara bölebilirdi ama bu kadar şımarmasına ve kendini salmasına da gerek yoktu, yapılacak işleri vardı.
Masasındaki ofis telefonunu alıp omzuyla kulağının arasına sıkıştırdı ve bilgisayarına yapıştırdığı yapışkanlı not kağıdındaki genel müdürlük numarasını tuşladı. Telefon çalarken de son derece rahat bir şekilde bilgisayarını açtı.
"Artifact Dergisi New York Merkez Şubesi, ben genel sekreter Martin Firebeatz, nasıl yardımcı olabilirim?"
Harry arkasına yaslandı, döner sandalyesini yavaşça sağa sola döndürmeye başladı. "Merhaba, ben Londra şubesinden alan editörü Harry Styles, genel müdür ile görüşmek istiyorum."
"İyi günler Bay Styles. Tahmin edersiniz ki Bayan Prado çok meşgul, onunla görüşmek için en az üç gün önceden randevu almanız gerekiyor. Fakat eğer bir şikayet ya da dilek iletecekseniz Bayan Prado ile görüşmenize gerek kalmadan sorunu halledebiliriz."
"Çok önemli bir konuda görüşmem gerekiyor." dedi Harry. "Ona görüşme isteğimi belirtin, kendisi müsait olunca bana döner. Olur mu?"
"Randevu alsanız-"
"Randevu alırsam konuyu ona bildirmekte geç kalacağım, o da çok sinirlenecek. Neden geciktiğimi sorarsa Martin Firebeatz randevu almamı istedi derim. Veya ona ulaşmamı sağlarsınız ve ben de Bay Firebeatz olmasaydı bu sorunu bu kadar çabuk halledemezdik derim. Sizce hangi cümle kariyerinizi daha iyi aydınlatır?"
Adam sustu, bunun üzerine Harry sırıttı. Bu çaresizlik ve tedirginlik dolu kısa sessizliklere bayılıyordu. "Aramanızı bekliyor olacağım. Fazla zamanım yok. Aslında, sizin fazla zamanınız yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BITTER LOVE
FanfictionHer kötü karakterin, geçerli bir sebebi vardır. Harry'yi kötü karakter yapan şey, Louis'ye duyduğu aşktan başka bir şey değil.