"Louis, gel buraya!" Harry salona doğru koşarken Louis ondan birkaç adım öndeydi ve çığlık atarak evi turluyordu. "Bırak beni!"
Yarım saat önce Louis telefonla konuşurken Harry ona ve kendisine bakım maskesi kürü hazırlayıp salondaki sehpaya koymuştu ve Louis onları gördüğü andan beri kaçıyordu. Sen yap ama bana bulaşma dese de Harry bunu asla kabul etmemiş, maske sürmeye ondan başlayacağını söylemişti.
"Hazzy, yalvarırım-" O daha sözünü tamamlayamadan Harry öne doğru atladı ve onu koltuğa resmen yapıştırdı. Boğuşmasını engellemek amacıyla da kucağına oturdu. "Rahat dur, Loubear!"
"An itibariyle bu imkansız." Louis ellerini onun beline koyarken sırıtıyordu. Harry kaşlarını çattı, gözlerini kısıp işaret parmağını salladı. "Çok fenasın."
Louis Harry'yi iyice kendine çekerken "Hoşuna gitmediğini söyle." dedi ve yavaşça yüzünü onun boyun girintisine yerleştirdi. Kollarını sıkıca sarıp arka arkaya öpücükler bırakmaya başladı ki, Harry ölse hoşuma gitmiyor diyemezdi.
"Son günümüzde beni üzecek misin Loubear?" dedi sesini toparlamaya çalışarak. Böyle giderse konuşma yetisini kaybedecekti.
"Hayır, son günümüzde seni şımartmaya çalışıyorum. Bence maske işini boş ver."
"Loubear, bak çok güzel olacak. Ne istersen yaparım n'olur kabul et!"
Louis başını onun boynundan çekti, sırıtarak yüzüne baktı. "Ne istersem mi?"
"Pisleşmediğin sürece evet."
"Az önce öyle demedin, ne istersen dedin. Kısıtlama yoktu."
"Üf, hani sen tensel temastan hoşlanmıyordun?"
"Konu sen olunca hoşlanıyorum." Louis göz kırptığında Harry yanaklarının ısınmaya başladığını hissetti. Louis'nin adı lazım olmayan eski sevgilisi onun öpüşmeye bile yanaşmadığını söylemişti. Üniversite zamanlarında da insanlara sarılmaktan veya tokalaşmaktan pek haz etmezdi, ama hiçbir zaman diğer insanlara ördüğü dokunmama duvarını Harry'ye örmemişti.
"Louis..." Ellerini onun yanaklarına koyup gözlerinin içine baktı. "Ben seni çok seviyorum."
"Biliyorum." Louis ondaki duygusallığı hissedip gülümsedi. "Ben de seni seviyorum."
"Bunu söylemenin benim için ne kadar değerli olduğunu biliyor musun?"
"Biliyorum, bebeğim." Louis arkasına yaslandı, onu da kendine doğru çekti. Harry de bu sefer ona fırsat bırakmayıp eğildi ve dudaklarını onunkilere bastırdı. Gözlerini kapattı, parmak uçlarıyla yavaş yavaş yüzünü okşadı. Aşkının büyüklüğünü öpücüğüne de yansıtmak istiyordu ama kalbine bile sığamayıp taşan bir aşkı ufacık öpücüğe nasıl sığdıracağını bilmiyordu. Ne yaparsa yapsın Louis asla onun aşkının boyutunu göremeyecekti.
Geri çekildiklerinde Louis hala onun belinde olan ellerini bluzundan içeri sokup "Yüz maskesi mi yapıyoruz?" diye sordu ve Harry'nin yüzünde kocaman bir gülümsemeye sebep oldu.
"İstemiyorsan yapmayalım."
"İstiyorum, ama böyle oturmaya devam edelim ki güzel yüzünü rahat göreyim, tamam mı?"
"Tamam!" Harry neşe dolu bir şekilde seslice onun dudaklarını öpüp ayağa kalktı. "Önce malzemelerimizi yaklaştırayım, sen de rahat otur."
Louis onun sehpayı çekiştirip ellerine eldiven takışını izlerken gayet keyifliydi. Böyle şeylere çocuksu bir heyecan duyması mükemmeldi. Bir haftadır her anını Harry ile aynı evde geçirecek kadar şanslıydı ve kendini dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BITTER LOVE
FanfictionHer kötü karakterin, geçerli bir sebebi vardır. Harry'yi kötü karakter yapan şey, Louis'ye duyduğu aşktan başka bir şey değil.