Harry gözlerini açarken sadece baş ağrısı hissediyordu. Suratına ışık tutuluyormuş gibi bir ağrıydı, elleriyle yüzünü kapatmak istedi fakat başarılı olamadı. Sonunda kendisini zorlayarak da olsa gözlerini tam anlamıyla açmayı başardı ve etrafına bakındı.
Gördüğü ilk şey baş ucundaki serum askısı oldu. Ardından hiç de tanıdık gelmeyen beyaz duvarları gördü, çamaşır suyuna benzer bir hijyen kokusu aldı ve başında ötüp duran makinenin bip seslerini duydu. Çıkarım yapmak için fazla bilinçsiz haldeydi. Çoğu şeyi anlamlandıramıyordu.
Pencereden dışarıyı izlemekle meşgul olan Louis bir anlığına arkasına dönüp de onun uyandığını görünce hızlıca yatağa doğru adımladı. "Hazzy! Uyandın!"
Harry yüksek sesin baş ağrısını şiddetlendirdiğini hissederek yüzünü buruşturdu. Louis ise hemen onun yanına, yatağa oturdu. "Özür dilerim bebeğim, daha sessiz olacağım. Nasılsın?"
Konuşmaya çalışsa da kendisine hükmedemeyen Harry ona boş boş bakmakla yetindi. Louis bunu anlayışla karşılayarak onun elini avuçlarının arasına aldı. "Korkudan öldürdün beni."
Harry'nin hızlanan kalp atışları monitöre yansıdığında Louis gülümsedi, baş parmağıyla yavaşça onun elini okşadı. "Doktoru çağırmam gerekiyor, muhtemelen beni odadan çıkartırlar. Christy ve Shane ziyaret saatinde geldiler ama uyuyordun, onlara da uyandığını söyleyeceğim. Anca yarın gelebilirler seni görmeye. O zamana kadar benim gibi bir uyuzla idare edeceksin."
Harry çok hafif bir şekilde tebessüm edince Louis onun yanağını öptü ve ayağa kalktı. "Doktor içerideyken ben kapıda olacağım, sonra yanına gelirim." diye bilgilendirerek odanın kapısına doğru ilerledi. Kapıdan çıkarken Harry'ye döndü, göz kırpıp kaşlarını oynatarak onun tekrar gülümsemesini sağladı ve odadan ayrıldı.
O koridorlarda gezinip doktoru ararken Harry yeniden hareket etmeye çalıştı. Parmaklarını oynatabiliyordu, elini kaldırabiliyordu ve hey, kolunu da hareket ettirebiliyordu! Dirseklerinden destek alarak doğruldu, arkasına yaslandı ama sırtında hissettiği ağrıyla sessizce inledi. Daha fazla debelenmek yerine kendini bıraktı, yarı oturur halde durdu.
Odada sadece onun yattığı yatak vardı. Duvar kenarındaki üçlü koltuğun üzerindeki eşyalara bakılırsa Louis gününü orada geçirmişti. Koltuğun dibindeki masada Harry'nin ufak seyahat çantası ve Louis'nin sırt çantası duruyordu.
Yatağın dibindeki sandalyeye asılmış hırkaya bakarken olanları düşündü. Louis'nin onunla yaptığı planı iptal etmesi, Lucas'ın zafer naraları attığı konuşması, detektifin beceriksizliği...
Başının ağrısını, göğsündeki sızıyı hatırladı. Mutfağa ilaç almaya gitmişti. Ağrı kesici ve uyku hapı. Elindeki içki şişesi, teker teker tabletten çıkarttığı haplar ve sonunda gidip koltuğa uzanması...
Aniden yüzüne çarpan farkındalıkla nefes alış verişleri hızlandı. İntihar.
Korkudan gözlerinin dolduğunu hissetmeye başladı. Herkes onun intihar ettiğini düşünüyordu. Harry sonunda yaşadıklarına dayanamadı ve intihar girişiminde bulundu.
O an yaşadığı duygu karmaşasını, aklının durmasını, beyninin içinde çarpışan yüzlerce düşünceyi bilmeyen tüm o insanlar onun intihar etmeye çalıştığını sanıyordu. Harry'nin sadece inanmayı bıraktığını, tüm ümidini ve savaşma gücünü kaybettiğini kimse bilmiyordu. O an zihninin çalışmayı bıraktığını ve tek amacının acıyı durdurmak olduğunu kimse anlamayacaktı.
Ne derse desin, ne yaparsa yapsın herkes buna başarısız bir intihar gözüyle bakacaktı. Louis de öyle. Muhtemelen Harry'nin haline acıdığı için buradaydı, o bir daha kendini öldürmeye çalışmasın diye bebek bakıcılığı yapma görevini üstlenmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BITTER LOVE
FanfictionHer kötü karakterin, geçerli bir sebebi vardır. Harry'yi kötü karakter yapan şey, Louis'ye duyduğu aşktan başka bir şey değil.