10: All Day

4.6K 508 1.5K
                                        

Harry sabah midesinde hissettiği bulantı ve başındaki rahatsız edici ağrıyla uyandı. Louis'nin yatağında yattığını anlamak için etrafına  bakınmaya ihtiyacı yoktu çünkü hala yastıktan onun kokusu yayılıyordu. Loubear tam bir centilmendi, gaz zehirlenmesi sebebiyle kendi yatağını Harry'ye vermiş, kendisi salonda uyumuştu.

Hala midesinin bulanmasına bakılırsa gazın etkisi devam ediyordu. Açıkçası Harry kendisini bu kadar fazla zehirlediğinin farkında bile değildi. Sadece biraz soluyup hastaneye giderlerse test sonuçlarında gaz zehirlenmesi olduğu kanıtlansın istemişti. Ama fark ediyordu ki, aslında yanlışlıkla kendini öldürmeye çok yakındı.

Kalkmak yerine yatağa iyice yayıldı ve gülümsedi. Başının altındaki yastığı dik hale getirip sıkıca sarıldı. Her sabah bu güzel kokuyla uyanamıyordu, mide bulantısı ve baş ağrısının bunu mahvetmesine izin vermeyecekti.

Son derece mutlu bir şekilde sırıtarak yatakta beş dakika kadar oyalandı. Neredeyse tekrar uykuya dalacaktı ki, odanın kapısı açıldı. Louis içeriye doğru koştu ve kendini yatağa, Harry'nin yanına attı. "Uyan artık!"

"Biri şunun sesini kıssın." diye mırıldandı Harry yastığa iyice gömülürken. Gülümsemeyi kesemiyordu, harika.

"Neyin sesini?"

"Senin sesini Loubear. Ölmek üzere olan arkadaşının yanında bağırma." 

Louis güldü, sırt üstü uzanıp tavana baktı. "Ee, ölmek üzere olan bebeğim, bugün nasılsın?"

"Fena değil, midem bulanıyor." Harry artık uyuyamayacağını kabullenerek onun gibi sırt üstü uzandı. Louis elini onun göbeğine koydu, sağa sola doğru hafifçe salladı. "Acıkmışsındır, yemek yedikten sonra ilaçlarını içersin ve miden düzelir. Hadi kalk."

"Önce sen kalk."

"Yok canım, lütfen, bebekler önden..."

Harry doğruldu, yastığı eline aldı. "Ben bebek değilim." dedi ve her kelimeden sonra yastıkla onun kafasına vurdu. Louis kahkaha atarak ellerini kendine siper yapmaya çalışsa da gülmekten çok fazla hareket edemiyordu. "Sen bir bebeksin."

"Hastayım ve bana çok kötü davranıyorsun!" diyerek oturdu Harry. Kollarını önünde bağlamış, sahte bir trip havasına bürünmüştü. 

Louis cidden gülmekten yanaklarının ağrıdığını hissederek ayağa kalktı. "Tamam, özür dilerim. Hadi baştan alalım." deyip kapıdan dışarı çıktı. Harry onun nereye gittiğini bile sorgulayamadan kapı yeniden açıldı ve Louis tekrar içeri girdi. "Günaydın Hazzy. Bu sabah nasılsın? Uh, miden mi bulanıyor? Zavallı arkadaşım... Hadi kalk artık, sana kahvaltı hazırladım."

Harry başını iki yana sallayıp kıkırdadı. "Sen tam bir aptalsın."

"Evet bebeğim, ne yazık ki öyleyim. Katlanacaksın artık, ne yapalım..." Louis elini uzattı, onun tutmasını bekledi. Sonra da yavaşça kendine doğru çekip ayağa kalkmasını sağladı. "Sabah sabah ne kadar nazlandın Hazzy, hadi ya."

"Üff, tamam be. Huysuz." Harry elini çekti, ondan uzaklaştı. "Anneciğim burada olsa benimle ne güzel ilgilendirdi... Rahat rahat nazlanırdım hem de."

"Hazzy, ikimiz de çok iyi biliyoruz ki kimse senin bu minik nazlanmalarını benim kadar önemseyemez."

"O yüzden mi söylenip duruyorsun?" Harry mutfak kapısından içeri girdi, yemek masasına baktı. Kesinlikle tam teşekküllü bir sofra görmeyi planlamıyordu. Louis'nin böyle kahvaltı hazırladığını daha önce hiç görmemişti.

"Nasıl, nutkun tutuldu değil mi?" dedi Louis kaşlarını oynatarak. Ellerini onun omzuna koydu, sandalyeye kadar ittirdi ve baş köşeye oturttu. "Birkaç tane krep yaktım, yağsız omleti de pişirmek epey zor oldu, şekli çok çirkindi, ben de senin için minik minik dilimledim, bak!"

BITTER LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin