11. Bölüm

304 23 0
                                    

Merheba arkadaşlar!

Öncelikle size bildirmem gereken bir şey var!

Hikaye hakkındaki her şeyi instagramdan @alinamoyes_  sayfasından bula bilirsiniz. Son olarak bildirmek isterim ki, hikayenin final bölümüne az kaldı.

Can nasıl yanar bilirmisiniz?

Gerçek acıyı içinde yaşayan bilir bunu. Ben bu gün yaşadım o acıyı. Ve sonunda öldüm. Kalbimin içindeki bütün damarlarda sızlayan acıyı hiss ettim. Ne acıydı ama,..

O sancı bütün bedenimin çökmesine izin verdi. Sadece bu şeytan yüzünden, hayatımın en güzel gecesi, en kötü gecesine dönmüştü. Onu hayalkırıklığına uğratmıştım. Sanıyordu ki, sadece kendime canım acıyordu..

Ama onun her ağladığı gibi iç çekişinde ben daha çok öldüm..

Öldüm..

Ve yine öldüm

Yüzüme öyle bir bakıyordu ki, kendim bile kendimden nefret etmiştim. İğrenmiştim. Ama napiyim? Onu istiyordu bu iğrenç yaratığın yıllar sonra varlığını öğrendiyi kalbi.

Adımlamaya başlarken benden uzaklaşmadan iki bileğinden tuttum.

"Gidemezsin!"sesin dişlerimi sıkarak konuştuğum için onu ürkütmeliydi. Ama aksine o sanki duygusuzlaşmıştı.

"Kalıcak bir yer bıraktın mı ki?" gözlerinden ateş soluyordu. Ama onu bırakamszdım. Bir anda nasıl bırakırdım onu?

"Gitmen için önce ölmem gerek." dediklerim çok netti. Zaten giderse ölücektim. Şimdi de öle bilirim.

"Bir ölüme sebep olmak istermisin miniğim?"

Alayca güldü. "Umrumda mı?" iki adım yaklaşıp önümde durdu.

Daha ciddiydi bakışları. "İsediğin gibi gebere bilirsin." arkasını dönüp gidiyordu şimdi.

Ne yapıcaktım?

Elime belimden çıkardığım silahımı aldım. O dönüp gitmeden bir el havaya sıktım. Korkmuştu. Bir çığlık atıp yere yattı. Elleri kulağında gözleriyse sımsıkıydı. Sessizce yanına yaklaşıp sarıldım ona. Hala kulaklarını kapatmış gözlerini yummuştu. Kucağıma aldım ve arabaya koydum onu.Ön koltukta oturmuş sadece pencereden dışarıyı izliyordu. Kalbi kırılmıştı. Bütün benliğimle hiss ediyordum onu. Kalbimin ağrısını hiçe saysamda beni güçsüzleştiriyordu.

Her zerrem onun acısıyladı. Kalbimin derinliğinde tekrar tekrar hiss ettim yaşadığı hayal kırıklığını. Arabayı son surat sürdüğüm için bir anda firene bastığımda sarsılmış ve korkuyla çığlık atmıştı.

Elimi belimdeki silahıma götürdüğümde bir an duraksadım. Karar veremedim. Ama bir anda cesaretle elime alıp süzdüm silahı. Bu silahı babam vermişdi. İyik i o tedaviden sonr bir tek babamı unutmamışım. Sadece o bana yetiyordu.

Annem çok zayıf görüntülerle aklımda. Mesela evimizin önündeki büyük bahçesinde beni bahçe hortumuyla dövmesi, ocaktaki sıcak tavaya elimi basması. İyiki babam gelmişdi. Yoksa ölmüştüm o gün. Ama bir düşünüyorumda,..

Belkide ölseydim hiç bu acıyı yaşamazdım ve yaşatmazdım..

Elimdeki silahtan çektim gözlerimi yola bir göz gezdirdim buğulu gözlerimle. Etraf tamamen karanlıktı. Ormanlık yoldaydık ve etrafta kimse yoktu.

Silahın tetiğini çektiğimde bakışları beni aldı. Bir elimdekine bir bana bakıyordu. Kararsızdım az önce. Ama şimdi karar verdim. Geçmişimde yok, geleceğim de. Yaşamanın ne faydası var ki?

"Beni dinleyeceğin yok. Anlayacağında yok. İş işten geçmeden haberin olsun yinede. Ben o kadınla hamile olduğu için evlendim. Başka bir adamdan hamile. Bana geldi. Geçmişimiz var tabi. Beni yatak görüntülerimizle tehdit edib çocuğunu kabul edip evlenmemizk istedi. Tabi çocugumuz olmayacağını biliyordu. Doktora kısırlaştırılması için gönderdiğimde zaten ikinizin çocuğu olamaz dediler. Her neyse, evlendim. Ama magazin gündemi için sadece. Başka bir evde oturuyor. Ha neden evlenmek istedi benle diye sorarsan. Hem âşıkmış, hem de hamile kaldığı adam öyrenirse durumu onu öldüreceklermiş. Hem bebeği, hem onu."

Başımı ona çevirdim. Gözleri ağlamaktan kıp kırmızı olmuştu.

"Artık bana verecek bir şansın yok değil mi?"

Hiçbir şey söylemedi. Sadece yüzüme baktı pür dikkat. Ama ağlayışı daha derinleşti. Bense sadece izliyordum. Galiba şu an hiç bir şey hiss etmiyordum. Ağlamasına deli gibi nefret ediyordum ama duygusuzlaşmıştı bütün beynim.

"İn aşağı." normal bir tonda söylemem ona ciddi anlamda olduğumuzu hatırlattı sanki. Önce sessizliğini bozmandan gözlerini berertti. Daha sonra konuşmaya başladı.

"Ha-hayır.. ciddi değilsin,.. değil mi? " inanmıyormuş gibi soran gözlerle baktı bana. Bense elimdeki silahın içini açtım. 9 kurşundan sadece 1 kurşun bıraktım. Kurşunlar yere dökülürken Milena kafasını iki yana salladı.

"Tamam uzatma ver şunu bana." korktuğunu tüm zerresine kadar hiss ettiriyordu.

"Aşağı in ve Fende'ye konum atıp seni burdan almasını söyle. Arabayada tekrar yaklaşma. Korkma da." Elimdeki silahla uğraştığım için yüzünü görmüyordum. 

"Gou, bak çok korkuyorum tamam. Lütfen bırak onu" demesiyle silahıma dokunmaya çalıştı. Elini ittim ama o ısrarla tekrar ama tekrar almak istedi elimden. Bende aynı şekilde ittim elini. Artık ağlamaya başlamışdı. Önce azacık geliyordu sesi ama silahı alamadıkca şiddetlendi ağlayışı. Gerçekten küçük bir kız çocuğu gibi ağlıgordu.

"İN DEDİM SANA!" bağırışımla daha çok ağlasada yanındaki kapıyı açtım. "Nereye aitsen oraya git." 

En sonunda zar zor indirdim onu arabadan. Arabayı az ötede durdum. Silahımı aldım ve kafama dayadım. Tetiği azacık çekmemle yanımdaki kapım açıldı. Milena gözleri kıpkırmızı olmuş hönkür hönkür ağlarken başını aşağı indirmişti. Bir anda yere çökmesiyle elimdeki silahı yere atıp kollarından tuttum onu. Kaldırıp kucağıma aldım. Okadar minicikti ki, bir hamlede oturmuştu kucağımda. Elimle iki gözünün yaşını sildim. Oda benim yüzümdeki yaşları sildi. Yavaşca ona sarılırken, benden ayrıldı ve dudaklarıma yaklaştı. Korkuyla birleştirdi dudaklarımızı. Dudaklarımız ayrılmadan bir bütün olmuştuk ikimizde. Yavaş yavaş hareketlerle beni ona alıştırıyordu. Şimdi dünya dura bilirdi. Ya da kalbim..

***

Milena tarafından anlatılmakta

Arabada ön koltukta oturuyor ve başımı yaslamış yorgunluktan harab olan adamı izliyordum. Çok güzeldi. Erkekler genellikle yakışıklı denilir ama o güzel denilecek tiptendi. Gömleğinin dört düğmesi açıktı ve bu onu karşıkonulmaz yapıyordu. Başını arkasına yaslamış sadece yolu izliyordu. Ne olmuştu ona? Onu öpmemle demek istediğimi anlamamışmıydı? Anlamalıydı! 

Oflayarak başımı önüme çevirdiğimde bulunduğumuz yolla irkildim. Burası bizim sokak? Yani babamla kaldığımız ev! Nasıl olurda burayı geliriz?

"Burda ne yapıcağız?"dediğimde hala aynı pozusyonda arabayı sürerek evin önünde durdu. Korumalar telaşla gelip kapımı açtılar ve benim inmemle ilgili uyarmaya başladılar. Silahlarınıysa Gou'ya uzattılar. Bense sadece yüzüme bile bakmayan adamdan bir şey söylemesini bekliyordum. 

"Konuşsana be adam!" Avazım çıktığı kadar bağırdım.

"Git! İstediğin de buydu ya git işte!" aynı şekilde karşılık vermişti.

"Gideyim mi?.. peki. Teşekkür ederim..."

Bir sessizlik içinde bana bakarken devam ettirdim.

"Aşık olduğum adamın pislik bir piç olduğunu gösterdin bana."

Bölüm Sonu!
Dediğim gibi dilerseniz instagram hesabımı ziyaret ede bilirsiniz. İns: @alinamoyes_


Fransız Piskopat | ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin