Episode 5 - Havaalanı

222 29 18
                                    

Elini göğsüne götürerek derin bir nefes aldı. Gözlerini de kapattığında gerginliğini kısa sürede olsa üzerinden atabilmeyi ummuştu. Yapamıyordu. Lanet olası silahı eline her aldığında babasından bir farkı kalmadığını her hatırlayışında hissettiği suçluluğu, intikamının sonuna yaklaştığı anladığı her geçen saniye daha da artıyordu. Dayanamıyordu.

Alt dudağını dişleyerek yüzünü ellerinin arasına aldı. Sakinleşmesi gerektiğinde Yoongi aynen bu şekilde elleriyle gözlerini birbirlerine sabitler "Geçecek." derdi. Sadece tek bir kelime onu rahatlatmaya yeterdi. Yüzüne bir gülümseme yayılır, aynı şekilde karşılık veren hyungu ise her zaman küçük öpücüğüyle bitirirdi. "Yoongi-hyung." derdi o da ve ardından utanma duygusunu kenara bırakarak bir kaç kelime daha söylerdi. Utanmış sevgilisi tarafından azarlanır, yanaklarından çekilerek cezalandırıldı.

Kalbinde taşıdığı anıların ona verdiği mutlulukla gülümserken ıslanan gözleri hüznünü haber veriyordu. Göz kapaklarını düşürürken yaşların yanaklarını gıdıklamasına izin verdi.

Alnında hissettiği başka bir ıslaklıkla gözlerini araladığında yağmur başlamıştı. Toplanan kara bulutlar Güneş'i kapatırken sanki onun için depresif bir hava yayıyordu. Bir süre sırılsıklam olmayı bekledikten sonra sonunda kendinde güç bularak oturduğu banktan kalktı. Şehirde dolaşmayı, hayatını bir kenara atmadan önce severdi. Şimdi ise geriye zaman zaman gelen dürtüler kalmıştı.

Nadiren giydiği bej kapüşonlusuyla akıp duran sudan kendini bir nebze korurken maskesine yerinini buldurmuştu. Düşünceleri zihninden yavaş yavaş uzaklaşırken ifadesizleşen yüzü içinde kopan fırtınaları saklıyordu. Üzerinde siyah deri desenli küçük valizi ise ardından sürükleniyordu.

----

'Namjoon ben indim ama şunu hiç düşünmemiştim. KİMSE KORECE BİLMİYOR LAN!'

Yoongi sıkıntıyla iç geçirirken gönderdiği yardım çağrısına cevap gelmesini bekliyordu. Jimin'i düşündüğü için diğer kısımlara pek kafa yoramamıştı çünkü.

Geçen yarım saat içerisinde gelmeyen cevap sinirlenmesine yol açarken önünden geçenleri incelemeye başladı. Bir kaç dakikada sıkıldığından gözleri kapanırken kucağına atılan hazır kahve şişesiyle irkilmişti. Gözleri en fazla liseye gidiyor olabileceğini düşündüğü çocukla buluştuğunda neler olduğunu anlamaya çalıştığını belli etmeye çalışan bir yüz ifadesi vardı. Basitçe 'Senin için Min Yoongi.' dedikten sonra arkasını dönerek kalabalığa karıştı.

Bir yabancı tarafından isminin bilinmesi gerçeğini titreyen elleriyle şişeyi incelerken anlamlandırmaya çalıştı. Valizinin üzerinde kalın latin harflerle isminin yazılı olduğunu hatırladığında rahatlayarak verilen kahveyi yudumlamaya başladı. Fakat Min Yoongi, yabancının bir kez bile isminin yazılı olduğu yere bakmadığını fark etmemişti.

Kahvesi bittiğinde hala Namjoon'dan bir ses çıkmadığı için kendisinin bir şekilde başının çaresine bakması gerekiyordu. Valizinin kulpunu çekerken tutturulmuş olan etiketi sökerek elinde buruşturdu. Bir başkasının daha öylesine ismini öğrenmesini istemiyordu.

Taksi durağına doğru ilerlerken yaşayacağı utanç verici iletişimsizliği geciktirmek istediğinden olsa gerek yavaş yürüyordu ve bu yüzden henüz  iniş yapan bir uçağın kapısının önünden geçerken yolcu denizinden kurtulamamıştı. İlerlemesini engelleyen kalabalığı geçmeye çalışırken bir omuz kendisine çarparak Buffalo-New York uçağından valizlerin verildiği alana doğru ilerliyordu. Bir kaç omuz daha onu yok sayarak geçtiği sırada çekik gözleri şaşkınlıkla aralandı. Park Jimin, dört yıldan sonra ilk defa hemen önündeydi.

Buğulanan gözlerini kırpıştırarak bu sefer kendisi etrafındakilere çarpa çarpa ilerlemeye çalıştı ama nafileydi. Kalabalık birbirlerinden uzaklaşmalarına sebep oluyordu. Sesini duyurmak için bağırmayı denediğinde en ufak fısıltı bile dökemedi dudaklarından. Heyecanlandığında hep yaptığı gibi.

Sinirden ağlamak üzereyken hışımla dilini ısırdı. Bir şey demesi gerekiyordu. Buradaydı. Çok yakınında ama aynı zamanda fark edemeyeceği kadar da uzaktaydı.

Her ne kadar burada, Dünya'nın aynı köşesinde olsa da küçüğü bunu bilmiyordu.

İnsan çokluğu tarafından yutulurken tek görebildiği silüeti  olmuştu.

----

Jimin kısa süren yolculuğunun ardından çokta yorulmamış bir şekilde taksiye attı kendini. Bakışları geniş kapıdan aceleyle çıkan insanların üzerinde öylesine  gezinirken bir anda gözlerini kırpıştırarak daha dikkatli bakmaya çalıştı.

Yoongi'nin hayalini görür gibi olmuştu.

Derin iç çekişinden başka bir şey elde edemeyeceğinin bilincinde olduğu halde boş yere kendini umutlandırmasının bir anlamı olmadığını en iyi kendisi biliyordu. Kendisine verdiği sözleri bir kere dinlememesinin kırıklığıyla kahverengi koltuğa gömülürken kalbine yerleşen rahatsız edici duyguyu görmezden gelmişti.

Agent | YoonminWhere stories live. Discover now