Episode 11 - Tıpkı Filmlerdeki Klişeler Gibi

152 23 1
                                    

Bilinçsizce yutkunduğunda çıkan sese kaldırımdaki ezilen çakıl taşları eşlik ederken, bir adım geriledi Yoongi. Sadece caddeden geçen kısa bir yürüyüşe çıkmış, varış yerini de kahvaltılık bir şeyler alabileceği iki blok ötedeki küçük fırın belirlemişti. O kadar beklemediği bir ana denk gelmişti ki günlerdir rüyalarına giren buluşmaları, ne hissetmesi gerektiğini bilemiyordu. Zihninde hortum şeklini almış olan düşünceleri tepki vermesini engelliyor, ağzı açık bir şekilde öylece beklemesini sağlıyordu.

Dengesini sağlamak için bir adım daha geriye gitti.

Onun refleks olarak yaptığı bu eylem karşısındakinin endişelenmesine yol açmış, hızla uzattığı elini yumrup yapıp yüzündeki ağlamaklı ifade ile yavaşça yerine geri yerleştirmişti.

İkili arasındaki yılların getirmiş olduğu garip sessizlik uzadıkça uzuyor, arada birleşen bakışlarını aceleyle ayırdıkları için ne Yoongi ne de Jimin, cesaret edip de 'Uzun zaman oldu.' diyemiyordu.

'Seni tekrar görmek güzel.' ya da 'Özledim.' gibi kısa cümleler dillerinin ucundan, dışarısına ufak bir farklılık katmak amacıyla çırpındıkları halde anlam bakımından belki de ağır geldikleri için, bir kaç kat kilit vurulup sonsuz sayıca kez atmaya başlamış olan genç yüreklerinin derinliklerine geri gönderilmişlerdi.

Sulanmış çekik gözleri, terlemiş avuç içlerinin sürtünmesinden aşınan baldırları ve açıp kapandığı halde çıtını bile çıkarmayan ağızlarının oluşturduğu uyumu bozan şey, kırmızı ışık uyarısına rağmen son hız eski ihtişamlı yapısını kaybeden binaya doğru ilerliyordu. O an, Jimin'in kafasına da dank ettiği üzere en son merdivenleri kullanırken açıkça görülmüştü ve kurguladığı gibi caddeyi hemen terk edememişti.

Amerikan polisinden gizli yürülütülen görev iki ülke arasında bir çok soruna yol açabilir, Güney Kore yüksek bir miktar tazminat öder veya başkandan istifasını isteyebilirlerdi. Her iki olası sonda, başına büyük bir bela olurdu.

Yoongi'nin yüzüne yayılan endişe Jimin'in ufak küfrünü tamamlamış, bilinçsizce birbirlerini bulan parmak uçları bileklerinden tüm vücutlarına yayılan tanıdık karıncalanma hissine tekrar konukluk etmelerine sebep olmuştu. Yine kaybolmamak için kısa süreli hafızasından yol tarifi isteyen büyüğün aksine küçük olan, çoktan olayın büyüsüne kapılmış ve âşık olduğunu tüm evrene bağırmak üzere bir hâlde sürükleniyordu sadece. Okuldan kaçıp sanki daha uzağa gidemezlermiş gibi en yakın markette küçük bir randevuya çıkıp bir öğretmenlerine yakalandıkları an gözlerinin önüne getiriliyordu genç Jimin tarafından.
Şu anda ondan mutlusu yoktu çünkü.

Zihninde sürekli ona eziyet eden çocuktan kurtulmanın bu kadar kolay ama aynı zamanda fazlaca karmaşık olduğu düşüncesi minik sırıtışına ufak bir değişiklik katarken olaylardan tamamen bağımsız olan Yoongi'nin rastgele girip çıktığı sokaklardan bir köşesine sinmiş, yanında küçücük kaldıkları çöp konteynırına sığınırken aynı filmlerdeki o meşhur kaçış sahnelerini canlandırıyor gibiydiler. En yakışıklı ve güzel oyuncular arasından seçilmiş şanslı çift şu an onlarında yaşadığı şekilde birbirlerine çok yakın bir halde saklanır ve öylesine cümleler bağıran polislerin geçişleri eşliğinde herkesin beklediği doruk noktasına, kavurucu bir öpücük sahnesine ulaşırlardı.

Fakat malesef, henüz toy olan bu iki aptal genç, aralarındaki çekimi avuç içlerinde dışarıdan duyulabilecek kadar şevkli atan kalpleri sayesinde farkında olsalar bile aktörlerin sahte aşklarına rağmen yapabildiklerine cesaret edemiyorlardı. Tek yapabildikleri, etrafa gergin bakışlar gönderirken birbirlerini bulduklarında titreyen nefesleri eşliğinde yanaklarının kızardığını hissetmekti.

Jimin küçük bir çocuk gibi bir ileri bir geri salladığı ayaklarına odaklanmış, şişirdiği yanakları ve aynı seviyede tutmaya çalıştığı kaşlarıyla Yoongi'nin gözüne oldukça sevimli gözükürken hâlâ tek bir kelime bile etmemiş olmaları bir ileriki adımı atmalarını zorlaştırıyordu. Geçen süreye rağmen kesilmeyen siren sesleri her an bir amerikan polisiyle göz göze gelebilecekleri anlamına gelse de onlar için daha çok, zihinlerinde bir kaç kez tekrarladıkları konuşma seslerini bastıran yegâne şeydi.

"Üzgünüm." En sonunda Jimin, mırıldanarak konuştuğunda büyüğü göz kapaklarına değen kahküllerinden başını iki yana sallayarak kurtulmaya çalışıyor fakat başarılı olamadığı için yüzü iğrenmiş bir ifade alıyordu. Küçüğünün minik mırıltısı kulaklarını kutsadığı sırada ince dudakları daire şeklini almış, şaşkınlıkla yüzü yere eğik olana dönmüştü. Pekâlâ, aslında bir özür hakettiği su götürmez bir gerçekti ama şu an istediği bir şey değildi. Bütün bu olaylar yatıştığında, yani Jimin her ne halta bulaştıysa ondan kurtulduğunda, Kore'ye el ele dönerken kulağına sessizce fısıldamasını azruluyordu.

"Sorun değil." diye mırıldandı aynı tonda Yoongi. Sol eli, Jimin'in başındaki şapkayı kendine takarken diğeri baş parmağıyla nazikçe derisinin üstünü okşuyordu. Tanıdığı Jimin'in aksine karşısındaki çekik, oldukça çekingen davranırken bir yandan da kendini tutuyormuş gibiydi. Sanki, az önce tekrardan kirlettiği elleriyle Yoongi'ye dokunması yasaklanmıştı ve buna karşı geldiği için ellerine bağlı olan hayali kelepçeler, demir çiviler tarafından delinerek derisinin içine işliyordu.

Uzun zamandır inandığı gerçekleri sorgulamaya başlamış olmasının yanı sıra çektiği vicdan azabı çivilerin sadece bileklerine değil, işlenen cinayete tanık olmuş gözlerine de işkence ediyormuş gibiydi. Görüşünü bulanıklaştıran bir acıyı fiziksel olarak hissetmesinin başka bir açıklaması olamazdı çünkü.

Dalgalı bir kısık su damlasının sesi, keskin çene hattından kayarak kaslı göğsünü saran kumaş parçasına kendine özgü oval şeklini bıraktığında kaskatı kesilen bedeni sonunda neler olduğunu o anlayana kadar kesik titreme nöbetleriyle devam ettiriyordu. Soluk borusundan kaçan ağlamaklı bir hıçkırık, dikkatini toplamakta sorun yaşayan Yoongi'nin kendine gelmesini sağlamıştı. Sevgilisinin şirin tavırlarının bir anda yok olup yerine sesini çıkarmamak için dişlediği alt dudağı manzaralı, kış mevsiminde olduklarını yeni hatırlamış titrek bedeni ne yapacağını bilmez halde bir süre bocalamasına neden olmuştu.

Kirli betondan destek alan sol elini kotuna sürterek kısmi bir temizliğe tabi tuttuktan sonra yüzünü saklamaya çalışan minik elini yakalamış, zaten dip dibe olan bedenlerini küçüğünün bütün yükünü ondan almak isterken, sağ taraflarındaki boşluğa birbirlerinin kalbini denk getirecek şekilde bacaklarını âşık olduğu bele sarmalayıp "Geçecek." diye fısıldamıştı en nazik tonunda.

Birbirine kenetli olan ellerini dudaklarına götürerek Jimin'in düşen her bir göz yaşına bir öpücük denk gelecek şekilde bırakırken miniği yorgun düşene kadar ağlamaya devam etmişti.

Min Yoongi'nin egzersiz eksikliğinden muzdarip bacakları ve yumuşak sırt kasları taşımacığını yaptığı sırada Jimin, burnundan ciğerlerine dolan yatıştırıcı kokuyla en rahat uykusunu çekiyordu.

Tıpkı filmlerdeki klişeler gibi.

Agent | YoonminWhere stories live. Discover now