Mavi, mor, kırmızı, turuncu ve daha bir sürü renkte çiçekler, mis gibi kokuyor. Yavaşça pembe çiçeklere yaklaşıyorum. Bir tane koparıyorum ve o an biri çığlık atıyor. Sesin geldiği yönü bulmaya çalışıyorum fakat daha sonra sesin her yerden geldiğini fark ediyorum.
Hızlıca kendimi sola atıyorum ve ilerliyorum. Önüme çıkan kocaman ağaçların kenarlarından dolaşarak ilerlemeye çalışıyorum fakat yolun bir türlü sonu gelmiyor. En sonunda sıkılıyorum ve olduğum yere oturuyorum.
Ama oturduğum yerden de hızlıca kalkmak zorunda kalıyorum çünkü oturma organıma bir şey batıyor. Yavaşca az önce oturmaya kalkıştığım yere bakıyorum ve ne göreyim.. Jungkook?
Ne zaman geldi buraya? Ben, nasıl kocaman bedenini görmedim?
Jungkook hızlıca oturduğu yerden kalkıyor ve bana sarılıyor. Sanki gidiyormuşum gibi.. ne oluyor? Sonra sallanıyorum, Jungkook tarafından.
Bağırıyor Jungkook 'bırakma beni' diyerek. Bırakmayacağım diyorum, duymuyor. En sonunda kayboluyor Jungkook ve gür bir ses bağırıyor;
Topunuzun mk!
Nefes nefese uyandım ve gördüğüm saçma sapan rüyayı idrak etmeye çalıştım. Bu neydi şimdi mk?
Yavaşça bedenimi hasta yatağından kaldırmaya çalıştım fakat girişimim boşa çıkarak acıyla inlememe yol açtı. Bağırarak geri yattım ve o an yanımdan ses geldi.
"Jimin, ne yapıyorsun? Kalkmaya çalışma, sırtında dikiş var, açılır. "
Kafamı yan tarafima çevirdim ve seslenen kişinin Jungkook olduğunu gördüm. Ne yani bitti mi işimiz?"Peki, kalkmam da biz ne zaman kalkıcaz?"
"Bir hafta boyunca buradayız." Oha!
"Yuh! Bir hafta yedi gün, bir gün yirmi dört saat. 7×24= 168 saat... boyunca biz burada.. kalmak ha?"
"He Jimin he.. zaman çabuk geçer abartma istersen. Ne ara hesap yaptın anlamadım."
"Jungkook?" Bıkkın bir şekilde baktı bana Jungkook. Ne yani şimdiden benden sıkıldıysa yedi gün boyunca ben ne yapıcam?
"Ne var?" Dudaklarımı bükerek baktım kook'a. Direk bakışları dudaklarıma indi ve yutkundu kook.
Gülmemek için kendimi sıkarak aynı surat ifadesiyle konuşmaya başladım."Ben sana sarılmak istiyorum. Yedi gün boyunca sana sarılamaz, seni öpemezsem ne olur biliyor musun?"
Benim gibi kook da dudaklarını büzdü."Ne olur bebeğim?" Gülerek suratına baktım.
"Bir şey olmaz, sadece uyurum." Sırtımı kook'a döndüm ve elimle ağzımı kapatarak aklımdan kook'un şaşkın suratını silmeye çalıştım.
"Ciddi misin?" Ellerimi ağzımdan çektim ve Jungkook'un suratını aklımdan yok ederek konuştum.
"Evet, gayet ciddiyim. Sana sarılamayacağım diye neden ağlayayım?" Bir şey demedi kook ve sadece iç çekişini duydum.
"Pekala, öyle olsun. Uyu, sen sadece uyu." Şaka yaptığımı söylemek için sırtımın verdiği kadarıyla tekrar Jungkook'a döndüm ve gördüğüm manzara kalbime oturdu.
Ağlıyordu. Ne zamandan beri bu kadar duygusallaştı bu çocuk?
"Aşkım, şaka yapmıştım." Kook gözlerini yüzüme çıkardı ve gözleri kırmızı, dudakları kiraz renginde tavşan suratıyla yüzüme bakmaya başladı.
"Bana hiç şaka yaparmışsın gibi gelmedi. Gayet ciddiydin."
"Hayır gülüyordum. Hatta sesli gülmemek için arkamı dönerek ağzımı kapatmıştım. Beni ciddiye alacağını tahmin etmiyordum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Are you with me? ~Jikook~
FanfictionJibooty: Paraya ihtiyacım olduğu için bunu yapacağım. Handsomejin: Tamam o zaman anlaştık. Yarın Jungkook seni almaya gelir. Jibooty: Bekliyorum.