Gözlerim acıyorrr!
Boynumu hiç sormayın zaten.Jungkook'un başında uyuya kalmışım ve bu nedenle kafamı çeviremediğim için boynum tutulmuş. Uzun bir süre uyumadığım için ve üstüne Jungkook için saatlerce ağladığım için gözlerim pert. Önümü zor görüyorum.
Diğerleri hala uyuyor. Namjoon hyung hariç. Hyungum gitmiş. Sabah sabah nereye gitmiş olabilir ki?
Ayh çok açım!
Umarım yemek almaya gitmiştir. Çünkü ben dayanamam. Gözlerim kararır valla. Zaten fazla göremiyorum. Ölürüm.
Yavaş yavaş Jungkook'un yanından kalktım ve odanın içinde olan lavaboya girdim. Elimi yüzümü yıkadım. Kendime geldim.
Tuvaletin kapısını açtığım anda ilk gözüme çarpan Jungkook'un başında ona hayran hayran bakan hemşire olmuştu. Kanım kaynıyor. Neden öyle bakıyor? Kim bakma izni verdi.
Sinirle lavabodan çıktım ve kapıyı çarptım. Ama sinirden çok fazla çarpmışım çünkü hyunglarımın hepsi uyanmıştı. Ama kızın umrunda değildi. Gülerek Jungkook'a bakıyor ve elindeki kağıt parçasına bir şeyler yazıyordu.
Hyunglarımdan özür diledim ve yanlarına geçtim. Herkes kızı izliyordu ve arasıra tuhaf tuhaf bana bakıyorlardı. 'Ne oldu?' dercesine baktım yüzlerine. Sadece güldüler.
Bugün Dünya gülme günü falan mı acaba? Herkes neden bu kadar mutlu ve gülüyor? Tuhaf.
Kafamı hemşireye ve Jungkook'a geri çevirdim. Kız eline bir alet aldı ve aletin bandana gibi bir yerini Jungkook'un koluna bağladı. Bağlarken Jungkook'un kolundaki damarlara dokunduğunu gördüm.
Son damla.
"Hangi kurum size bu izni veriyor?"
"Ne izni efendim?"
"Hastaları elleme iznine."
"Anlamadım."
"Diyorum ki; sana kim arkadaşımızın vücudunu süzmene ve ellemene izin verdi?"
"E-efendim öyle bir şey y-yok. Ben sadece doktor'un yapmamı istediği şeyleri y-yerine getiriyorum."
"Eminim ki doktorun sana böyle yapmanı söylememiştir.Görüyorum herhalde seni! Bizim burada olduğumuzu bildiğin halde arkadaşımızın kolundaki damarlara dokunmana kim izin verdi!?"
Kaltak mosmor kesilmişti. Kıçımla güldüm. Diğerleri sadece gülerek bizi izliyordu.
"Ama efen-"
"Valla Jungkook sen tarafından kolunun ellendiğini duysa kolunu çitiler, derilerini yüzer. Hâlâ rahat olamıyorsa da kolunu keser kaçar. Tiksinir senden mk tipe bak. Kusura bakma ama benim kıçım senin yüzünden kat kat daha güzel. Sen hiç aynaya baktın mı? Aa dur ayna seni gördüğü anda kırılmıştır kesin. Ondan bakamıyorsun sen. Anladım senin işinde zor tabi. Neyse ya çok hızlıca elini deriye değdirmeden siktir git."
Ağlamaya başlamıştı.
Yaptıklarımdan pişman değilim ha
aklım hala yapamadıklarımda! Ehehe"Gidiyorum. Hatta istifa ediyorum. Ben bunları haketmedim.*hıck*"
"Ay nolursun gitme! Biz sensiz ne yaparız? Kim eller bizi?"
"Bakın hala yapmaya devam edi-"
"Ay götüm. Tipini sikiyim senin! BOK!"
Kookiemin kolundaki aletleri aldı ve önündeki kağıda bir şeyler yazıp koşarak odadan çıktı.
Hyunglarım bana gülerek bakıyordu. iyi göt ettim dimi? Haketti kaşar. Neyse siktir et.
Kafamı Jungkook'a doğru çevirdiğimde sırıtan bir Jungkook görmek aklımdan geçmemişti. Ayh sanırım kızla konuşmamı duydu. Ama uyuyor gibiydi. Kesin uyuma numarası yaptı. Pislik.
Bende sırıttım. Bizimkiler ikimize tuhaf tuhaf bakıyordu. Why?
"J-jungkook?"
Jungkook transtan çıkmış ve hemen eski somurtgan haline dönmüştü. Bu halini fazla sevmiyorum. Seksi oluyor fakat gülerken çok daha tatlı oluyor. Bu aralar benim tatlı krizim tuttu ya.
"Sen az önce gülmek Jimin'e fakat biz ilk defa görmek senin gülmek şeysini?"
"Anladıysam Arap olayım. Düzgün konuş Jin hyung."
"Sen deminden Jimin'e mi güldün Jungkook?"
"Evet hyung."
"Neden daha önce bize hiç gülen tarafını göstermedin?"
"Çünkü güldürmediniz."
"Aaa benim esprilerim her zaman güldürür Jungkook."
"Yaşlı dede esprilerine anca salaklar güler."
"Yani biz salağız."
"Yani.."
"Bak şimdi seni güldürücem kook."
"Asla. Hiç gülme şansım yok ama bir iddaya ne dersin hyung?"
"Olur derim."
"Ben kazanırsam bana yemek ısmarlarsın, eğer sen kazanır-"
"Bir ay sonra benim gizli bir operasyonum var. Jiminle birlikte gidicektim. Oraya ben değil sen gidersin."
"Anlaştık."
Jungkook'un hasta halinde bile ciddi olması ve hareket ederken acıyı hissetmeyişi... kalbim.
###
Herkes Jin hyung'un espri yapmasını bekliyor. Çünkü hyungum 20 dakikadan beri düşünüyor. En son 'buldum' diye bağırmasıyla hem korkmuş hemde çook mutlu olmuştuk. Artık gülelim.
"Rıdvan'ın büyüğü kimdir?"
"Kimdir hyung?"
"Rıdtwo."
Jin hyung'un espirisine kimse gülmedi. Böyle espri mi olur ya?
Başka bir tane daha yapmak için izin istedi. Tabiki dedim ve şimdi bekliyoruz."-Zenginler et, fakirler hayalet yer.
-Hava korsanı uçağı kaçıracaktı ama yapamadı çünkü uçağı kaçırdı.
-Canın sıkıldıysa gevşet.
-Adamın tekinin kalbi çalışmıyormuş neden?"
Öğürerek sorduk.
"Neden?"
"Adam taş kalpliymiş."
O anda Jungkook bıraktı kahkahasını. Herkes onu dinledi. Sinirlendim. Sonra bende kahkaha atmaya başladım. Onlarda sonradan gülmeye başladı. Uzun süre güldük. Sonra Jin hyung yavru köpek bakışıyla bize baktı ve şunu dedi.
"Seven unutmaz oğlum,
Eight unutur."Sonra kendisi gülmeye başladı. Hepimiz ciddiydik. Çünkü espri bok.
Jin hyung bizim gülmediğimizi aksine sinirlendiğimizi görünce yavaş yavaş kapıya doğru gitti. Sonra tam kolu aşağı indirdiği anda bizi kırıp geçen şeyi söyledi;"Uzun lafın kısası : U.L."
***
Bölüm sonu!
Yazım yanlışlarım varsa üzgünüm.
Kendinize iyi bakın.Jikook'la kalın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Are you with me? ~Jikook~
FanficJibooty: Paraya ihtiyacım olduğu için bunu yapacağım. Handsomejin: Tamam o zaman anlaştık. Yarın Jungkook seni almaya gelir. Jibooty: Bekliyorum.