"Jimin ve Jungkook neredesiniz? Biz gidiyoruz. Eğer kısa sürede gelmezseniz ikinizide gruptan çıkarırım. Jungkook senin emeklerin çöpe gider. Jimin sende başlamadan bitirirsin, ona göre."
Namjoon hyungun sesi ile birlikte hemen kapıya koştuk. Çünkü bugün ki gideceğimiz yer çok korumalı, güvenli bir evdi. Yani onlar öyle sanıyordu. Olayın içinde biz olduğumuz zaman yapamayacağımız bir şey yok.
Jungkook kapıyı açtı ve geçmemi bekledi. Hızlıca çıktım. Oda arkamdan koşmaya başladı. Evet koşuyorduk çünkü hyunglarımız bizi beklemedi ve Namjoon hyungum sağolsun bizi tehtit etti.
Koşarak merdivenleri çıkmaya başladık. Karanlık, hemde çok fazla ama artık alışmam lazım. Yoksa onlara yardım etmek yerine zorluk çıkarır ve her şeyi batırırım. Bir anda kendimi gaza getirdim ve koşarak büyük demir kapıya ulaştım.
Kapıyı açarken lanet bir çığlık geldi. Bu.. bu Jin hyung'un çığlığı. Kapıyı hızlıca ittirdim ve yanlarına koşmaya başladım. Jin hyung hariç bütün hyunglarım gülüyordu. Ne oldu dercesine baktım. Sonuç olarak sadece büyük kahkaha sesleri ve Namjoon hyung'un kızaran yanakları vardı.
Aman tanrım yoksaaa.. SHİPİM REAL MI!?
"Ne oldu Jin hyung? Neden çığlık attın?"
"Namjoon beni dövdü Jiminiee~"
"Ne? Ne yaptı ki.. vurdu mu?"
"Yani onun gibi bir şey."
"Ne yaptı hyung düzgünce söylesene!"
"Sakin Jimin hyunglarına bağırmaman lazım."
"Ama hoseok hyung bir türlü dediğime cevap vermiyorlar."
"Namjoon beni yala-"
Jin hyung'un sesini yüksek sesli bir silah sesi kesti. Birisi ateş mi etti?
J-jungkook nerede?"Bu ses nereden geldi?"
"Bilmiyorum Namjoon ama çok korkuyorum."
"Jin hyung geç şuraya otur tanrı aşkına."
"Sus bakim sen *cık cık cık* Suga mısın nesin uyusana sen?"
"Hıh?"
"P-pardon Sugam. Canım, balım, kankam, dostum, yoldaşım, zenci gardaşım.."
"Zenci gardaşım mı? Sugam mı? Balım, canım?"
"Aaa şimdi bak Sugar-"
"Jin hyung yeter!"
"Üzgünüm beyler. Silah sesini unutmaya çalışıyorum da."
Jin hyung sustuktan sonra hemen demir kapıya koşmaya başladım. Namjoon hyung ve Suga hyung peşimden geliyordu. Umarım kook'a bir şey olmamıştır. Kapının önüne geldiğimde acı dolu bir inleme sesi geldi.
Ama bu ses çok fazla derinden geliyordu,
yani gerçekten acı çekiy- bunları düşünmek yerine ona yardım etmeliyim.Kapıyı açtım. Etrafa baktım ama yoktu. Jungkook yok. Etrafı aramaya başladık. En sonunda merdivenlerin sonunda yatan bir birini gördüm. O an ne zaman gözüme geldiğini bilmediğim yaşları serbest bıraktım.
Hızlıca yanına eğildim. Zar zor nefes alıyordu. Ve kan.. aman tanrım vurulmuş! Gözünü açmıyor. Ne olur yaşa Jungkook! Ne olur aç gözlerini!
"Jungkook aç gözlerini! Namjoon hyung! Suga hyung! Ambulansı arayın! Jungkook vurulmuş!"
Ağlıyordum. Çok fazla ağlıyordum. Vurulmuş inanamıyorum. JEON
VU-RUL-MUŞ! Merdivenlerden hızlıca inip yanımıza geldiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Are you with me? ~Jikook~
FanfictionJibooty: Paraya ihtiyacım olduğu için bunu yapacağım. Handsomejin: Tamam o zaman anlaştık. Yarın Jungkook seni almaya gelir. Jibooty: Bekliyorum.