[13] "Evren sırtını dönsün ama sen, sen bana sırtını dönme."

4.3K 389 371
                                    


Yorumlar için pamuk eller klavyeye, şimdiden öpüyorum bal yanaklarınızdan♡♡♡

------------------------------------

Telefon elimden kayarken girdiğim yabancı sokağın ortasında donup kaldım. Yoongi hyung'un yüksek sesi tüm sokağı kaplıyordu fakat öyle bir şekilde kalmıştım ki hiçbir şeyi duyacak halim yoktu. Nasıl yapardım, sikeyim nasıl yapardım böyle bir şeyi? Gözümün önünde bir tek sen dediğinde nasıl çekip gittim, nasıl söyledim tüm bunları? "Kahretsin!" diye bağırdım tüm gücümle telefonu karşıda ki duvara fırlatırken. Paramparça şekilde yere düştüğünde, ben de dizlerimin üstüne çöktüm. Farkında bile olmadan elimi saçlarıma atıp ağlamaya başladım. "Kahretsin." diye fısıldadım, ben bile duymadım sesimi o an. Başımı dizime iyice eğdim; " Kahretsin." dedim bir kez daha, bir çok kez daha. Sessiz kaldığım dakikalara inat bir hıçkırık koptu yüreğimden. Sesim yankılandı boş sokakta, acıyla harmanlanan çığlığım geldi beni buldu yine.

Hıçkırıklarım sardığında tüm sokağı, koluma dokunan bir parmak ve ince bir erkek sesi duydum. "İyi misiniz?" dedi, telaşlı ifadesi bariz belliydi yüzünde. Kızarık gözlerimi gördüğünde daha çok telaş yapmış olacak ki cebinden bir peçete uzattı. Güldüm bu haline, ben bile nefret ederken benden küçük bir çocuk yardım etmeye çabalıyordu . "Verme." dedim, peçeteyi elimle uzattım ona. Garipsedi bu tavrımı, fakat bu sefer de bir şişe su uzattı önüme. "İyi görünmüyorsunuz, en azından bunu alın." dediğinde yine güldüm fakat bu sefer ki gözyaşlarımı da akıttı yanağımdan. "Eşime beni aldattığını söyledim, ona bağırdım." Sesim çatallaştığı için pek anlaşılmıyordu, ki bu umrumda değildi. "Bana bir tek sen dediğinde ona inanmadım." dedim, gözlerimi ondan çekip parmağımdaki yüzüğe odaklandım. Ağladığım için görüşüm bulanıklaşsa da ezbere bildiğim yerini tutup döndürmeye başladım. "Ona açtığım yaralardan sonra buraya geldim ve az önce her şeyin siktiğimin yanlış anlaşılması olduğunu öğrendim." dediğim sırada tekrar bir hıçkırık yayıldı ortamıza, susup beni dinlerken hiç kaldırmadığım başımı kaldırıp ona baktım.

"Çok ağladı karşımda, üstelik hamile biliyor musun?" dedim, dudaklarımı büzüp bir kaç saniye bekledim. Tıpkı benim gibi çöktü yere, elini omzuma koyup konuşacağı sırada; "Daha bir kaç gün önce kızımız olduğunu öğrendik, ona minnettar olduğumu söylerken şimdi benim iğrenç laflarım yüzünden çok ağlıyor." diyerek susmasını sağladım. Konuşursa iğrenç biri olduğumu söyleyecekti belki de, hamile eşime bunu nasıl yaptığımı sorarak beni burda bırakıp gidecekti. "O zaman affettir kendini." dedi, sandığımın aksine yüzünde şefkat vardı, beni cesarerlendirmeye çalışıyordu. "Burda ağlayarak ona hiçbir şey gösteremezsin, yanına git ve aşık olduğunu hissettir.." diyerek çöktüğü yerden doğruldu. Kızarmış gözlerimi tekrar ona dikerken, hafifçe burnunu çekip; "Vaktin varken yap bunu, benim artık yok" dedi. Sonrasında sanki hiç gelmemiş gibi çekti gitti yanımdan.

Arkasından bir süre baktım, yolu dönene kadar elleri hep gözlerinde gitti, yolu döndüğünde ise olduğu yere çöktüğüne emindim. Kafamı önüme çevirip, gözlerimi sildim. Zor bela oturduğum yerden kalktım. "Vaktin varken yap bunu." demişti bana, vaktim varken gidip yapacaktım. Parmak uçlarından öpecektım tek tek, şarkılar söyleyecektım saç tellerine. Her bir santiminden saatlerce özür dileyecektim. Arkamı dönüp gerisin geri çıktım sokaktan, geçtiğim sokakları yine ağlayarak fakat çokça pişmanlıkla geri dönüyordum. Attığım her adımda sızlıyordu yüreğim, dudaklarım arasından bir tek eşimin adı çıkıyordu. Bir tek ben duyuyordum, bir tek ben yakıyordum ikimizi böylesine.

Hastaneye yaklaştığım sırada gözlerimi iyice silip koşmaya başladım. Tam içeri gireceğim vakit, içerden çıkan eşim ve Jimin hyung'u görünce adımlarım yavaşladı, onlardan bir kaç adım uzakta ağlayarak taksiye ilerleyen eşimi izledim. Ayakta duramayacak kadar bitkindi, koluna Jimin hyung girdiği için bir kaç adım atıp arabanın yanında durdu. Üstünde ki bakışları hissettiğinden midir bilmem, bahçede dolaşan gözleri, gözlerime değdi. Kızarmış gözleri depremler yarattı içimde, koşup ona yetişmek istedim. Fakat öyle bir baktı ki bana, nefes bile alamadım. "Yapmadım demiştim." dedi dudaklarını oynatarak. Sessizce söyledi ama etkisi bomba gibi düştü yüreğime. Gözlerimi kapatıp başımı salladım; "Taehyung." dedim ve bir adım atarak onlara yaklaştım. "Taehyung seni seviyorum." Aramızda üç adımlık mesafe kaldığında durmak zorunda kaldım. "Bana inanmadın." dedi tekrar, yanağına incileri düştü, derin bir nefes aldı. Dudaklarım gibi nefesimde titrerken; "Taehyung." dedim. Ama beni duymadı, ilk önce konuşmayı kesti, sonra gözlerini çekti ve en sonunda başını çevirip arabaya bindi. Aramızda ki mesafeyi kapatıp arabanın yanına koşarken; "Taehyung!" diye bağırmaya devam ettim. Çünkü biliyordum, burdan bensiz giderse bana geri dönmezdi. "Taehyung yalvarırım bi' bak bana." diyerek camı hafifçe yumrukladım. "Taehyung nolur!" Bir kez daha bağırdığım sırada birden sertçe geriye doğru itildim. Arabadan bir kaç adım geriye sarsıldım ve tam o anda taksi ilerlemeye başladı.

mellifluous/taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin