Uzun zaman oldu ama geldik hemde karışık bir bölümleeee
Yorumlarınızı eksik etmeyin, rica ediyorum ve iyi okumalar♡
-----------------------------------------
Takvimler haftanın en iğrenç günü Pazartesiyi gösterirken, günün huysuzluğundan bende nasibimi almıştım. Yaklaşık bir aydır uğramadığım şirketim, ben yokken resmen bağımsızlık ilan etmiş, tüm işler öylece bırakılmıştı. Çalışanlarım her türlü bahaneyi önüme sunuyorlardı fakat hiçbiri inandırıcı değildi. Her şey açıkça ortadaydı, benim yokluğumda tüm ay şirket boş kalmıştı. Düzenli gelen tek kişi asistanım Yugyeom'du ve o da bir kaç dakika odama uğrak vurmuş, dosyaları düzenleyip gitmişti. Yani anlayacağınız, tüm iş hayatıma baştan başlıyor gibiydim.
"Yugyeom!" diye bağırdım büyük bir sinirle. Bir kaç dakikanın ardından koşarak geldiğinde, önümde ki kağıt parçalarını masaya fırlatarak ona baktım. "Bunlar ne? Ben sizden adam gibi çizimler istemedim mi? Bunları mı giyecek insanlar?!" Masanın üstünde ki çizimlere baktıktan sonra, kağıtları avucuna toplayarak; "Üzgünüm Bay Jeon. Gelen çalışanlar ancak bu kadar yapabildi." diye mırıldandı. Sinir tüm vücuduma yayılıyordu ve Tanrı aşkına kafayı yemek üzereydim. Bugünlere getirmek için kıçımı yırttığım şirket, sadece bir ayda batma aşamasına gelmişti. "Ne yaptınız bütün bir ay? Ya da dur, ne yaptın bir ay Yugyeom? Ben sana yokluğumu aratma demiştim. Sen ne yaptın?" Dudaklarını birbirine bastırıp sustuğunda, sinirle kahkaha atarak önüne geçtim. "Sana güvenebileceğimi sanmıştım, ama yanıldığımı anladım. Şimdi çık odadan!" diyerek parmağımla kapıyı gösterdim ve bir adım geri çekildim. Yüzüme bakıp, gitmek için kapıya yöneldi ve bende arkamı dönüp koltuğa ilerledim. Fakat kolumu sıkıca tutarak bağırması yalnızca iki saniye sürmüştü.
"Baksana Jungkook!" diyerek beni kendisine döndürdüğünde onu ilk kez böyle sinirli görüyordum. Normalde burada sakin olmayı başaran tek insandı. "Bir ay boyunca sen evinde yatarken her gün ben geldim buraya! Gece gündüz o siktiğimin çizimlerini yaptım ve sen gelmiş çocuk gibi beni azarlıyorsun! Gecelerce çıkmadım buradan, sırf sen eşinle vakit geçir diye! Sırf sen ailenle kal diye ben terkedildim!" Karşısında sus pus öylece kaldığımda, tuttuğu kolumu bıraktı ve benden uzaklaştı. "Yugyeom.." dedim sessizce. Buraya sadece bir kaç dakikalık geldiğini düşünüyordum, çünkü onu aradığımda evde olduğunu söylerdi hep. Her gün burda olduğunu bilseydim, mutlaka gelirdim yanına. O da bunu bildiği için söylememişti. Sırf ben Taehyung ile kalayım diye.
"Buyur." dedi, açtığı ellerime tüm dosyaları ve pişmanlığı bırakırken. "Bundan sonra daha iyi yapacak birini bulursun. Benden bu kadar Jungkook." Bana konuşma fırsatı bile vermeden odadan çıkıp gittiğinde, bir kaç saniye arkasından baktım ve oflayarak kolumdakilerin hepsini koltuğun üstüne attım. Odadan hızla çıkıp, yanına gidecekken çalan telefonum ile durmuş ve arayan eşim yazısı ile gülümseyerek açmıştım telefonu. "Jungkook." diyerek kadife sesiyle seslendiğinde, tüm her şeyi bir anlığına unutup, boş koridorda herhangi bir duvara yaslandım. "Aşkım." diye cevapladım bende onu. Güldüğünü duyduğumda bende güldüm tekrar ve içim huzurla doldu. "Seni özledim. "
Küçük bir çocuk gibi onun karşısında eriyordum. Söylediği her cümle kalbime bir ok gibi saplanıyor ve ben nefes alamıyordum. Ona cevap verecekken, topuklu ayakkabıları ile gürültülü bir şekilde yanıma koşan İrene ile kaşlarımı çattım. "Jungkook, Yugyeom gidiyor. Neler oluyor anlamadım." diye nefes nefese konuştuğunda hattın diğer ucunda ki Taehyung'u unutup, bir siktir çekmiştim. "Taehyung ben seni arayacağım güzelim tamam mı? Şimdi gitmem gerek." Aceleyle telefonu kapatıp, önümden yürüyen İrene ile Yugyeom'un odasına koşmuştum.