Yorum yapıyorsunuzdur umarım~~~
İyi okumalar♡
------------------------------------------
Gözlerimi hiç kırpmadan geçirdiğim gecenin ardından, çöktüğüm koltukta dikleştim hafifçe. Kollarım soğuktan uyuşmuştu ama bunu önemseyecek halde olduğumu düşünmüyordum. Elimden düşürmediğim telefonumu defalarca kez tuşladığım numaraya basarak kulağıma yakınlaştırdım. Bir kaç çalıştan sonra gelen meşgul sesiyle oflayarak koltuğun bir köşesine fırlattım. Yine açmamıştı. Dün gece belki de yüzlerce kez aramıştım, binlerce mesaj atmıştım ama bırakın geri dönmeyi, görmemişti bile. Üstelik inat eder gibi bir kaç kez çaldıktan sonra kapatıyordu telefonu. Beni delirtmeyi seviyordu, çünkü sesini duymadığım her an tam olarak deliriyordum.
Taehyung'u çok fena özlemiştim.
Dün gece bavulunu alıp gittiğinde, peşinden gitmiştim ben de. Ağırdı adımları, belki de durdurmamı istemişti benden ama yapamadım. Sadece uçağın olduğu alana girmesini izledim, benden gidişini sadece izleyebildim. Kaç saat durmuştum orda hatırlamıyorum, birileri gelip düştüğüm yerden kaldırmasaydı, dururdum daha da muhtemelen. Havaalanından nasıl çıktım, nasıl ağlayarak geldim eve bilmiyorum, kapıyı açtığımda neredeyse gitmiş olan kokusu mahvetmişti beni. Kapının girişinde ki terliklerine bakarak iç çekmiştim fazlaca, sonra odamıza çıkmıştım. Yatağın üzerinde ki sabahlığı hala oradaydı, kızımızın ultrason resimleri de öyle. Ikisini almıştım yanıma, salona inip evlilik kasedimizi izleyip sessizce ağlamıştım yine. Çünkü gülüyordu, eşim o zamanlar bana gülüyordu.
Bitmişti video fakat ben hala ağlıyordum, ağlıyordum ve deli gibi Taehyung'u arıyordum. Sadece sesini duysam yeterdi o an, sadece bir alo dese. Ama açmadı, nefesim, nefesimi alıp çok uzaklara karıştı.
Geceden beri açık olan televizyonun sesini ilk kez duydum, korkuyla sıçrayıp kafamı salladım bir kaç kez. Kendime geldiğimde, üşüyen bacaklarımı karnıma doğru çekerek koltukta daha da küçüldüm. Kenarda battaniye duruyordu ama almaya ne halim vardı, ne isteğim. Taehyung olsaydı şimdi, böyle oturduğuma kızardı, elini beline koyarak, çattığı kaşlarıyla bağırır, sonra da üzerimi örterek, beni sıcacık öperdi. Bir de yanıma kıvrılıp, başını boynuma gömdüğünde benim için tam anlamıyla zaman dururdu. Diyorum ya Taehyung olsaydı şimdi, beni çok severdi.
Koltukta iyice küçüldüğümü farketmeden, biraz daha sarıldım bacaklarıma. Dizlerimin arasında eşimin geceliği, elimde de kızımızın resmi duruyordu. Onlara baktıkça artan ağlama isteğimi hiçbir şekilde durduramıyordum. Bu ev, bu sokaklar, bu şehir, ve ben öyle alışmıştık ki Taehyung'a, yokluğu karşısında dağılıyorduk çokça. Soğuktu şimdi buralar, yağmur da yağıyordu. Üstelik biz her yağmur yağışında, camın önüne geçip birbirimizi seyrederdik. Bazen sussak da, derin bakardı gözlerimiz ve onlar her şeyi yeterince açıklardı. Fakat şimdi, camın önü boştu, ve seyredebileceğim bir Taehyung da yoktu.
Sessiz kalıp, gözlerimi sildim yavaşça. Önümde ki geceliği dizlerimden çekip, burnuma yasladım. Leylak kokusunu soludum derince. Burnumun direği sızladı, göğsümü sıkıştırdı kaburgalarım, ezildim özlemi karşısında. Burnumdan çekip, ellerim arasına aldım. Her sabah neşeyle üstüne giyişini, içinde prens gibi oluşunu hatırladım. Dudaklarımı üstüne yaslayıp, uzunca öptüm, fakat çok titredi dudaklarım. Gözlerimi kapatıp, eşimin gözlerimin önüne düşmesine izin verdim. Bana kırgınlıkla bakışı serildi önüme ve çok sızladı yüreğim. Ben çok sızladım, sol yanımın yanımda olmayışına çok ağladım.
Derince titrediğim vakit, uzunca çaldı telefonum. Kısa süre farkedip elime alırken, sadece nefesimin aramasını istedim. Fakat her sey tersti bize ışte, ben onun aramasını beklerken, Jimin hyung arıyordu beni. "Efendim." dedim solgun çıkan sesimle. Bir kaç saniyenin ardından bir ses geldi lakin çok kısık olduğu için anlamadım. "Jungkook." dediğini üçüncü kez söylediğinde anladım. Anlamadığım şeyse neden kısık sesle konuştuğuydu. "Jimin hyung biraz bağır, duyamıyorum." dedim, fakat beni duymamış gibi yaparak kısık sesiyle konuşmaya devam etti. "Jungkook." dedi tekrar. "Taehyung'un nerde olduğunu biliyor musun?" Göremeyeceğini bilsem de kafamı iki yana salladım ve dudağıma doğru süzülen yaşlarla cevapladım. "Dün sen dedikten sonra havaalanına gittim, hatta buldum onu." dedim, durup derin bir iç çektim. "Ama gitti hyung, üstelik yerini bile bilmiyorum."