Melliflous'un son bölümüne hoşgeldiniz, son kez bol bol yorumlarınızı okumak istiyorum.Teşekkür ve açıklama bölümü az sonra gelecek, sorularınız varsa sorabilirsiniz orda.
Son kez iyi okumalar hepinize!
----------------------------------------------
"Hadi güzelim hazır değil misin hala?"
Yelkovan akşam yedi'ye usulca yaklaşırken, yetişmemiz gereken bir davet vardı fakat benim güzel eşim hala hazırlanıyordu. Ben çoktan takım elbisemi giyip kapının önünde bekliyorken, o ve minik kızımız saatlerdir odadaydı. Ağırlığımı sol ayağıma verip, sağ ayağımı hızlıca sallarken, sonunda kapının sesini duymuş ve yavaşça aşağı süzülen iki güzel bebeği görmüştüm.
Tanrım, çok teşekkür ederim sana, onları bana verdiğin için.
Taehyung zarif beyaz gömleği ve daha yeni boyattığı griye çalan saçları ile nefesimi kesiyordu. Yavaş yavaş merdivenleri iniyordu ve ben hayran bakışlarımı üstlerinden çekemiyordum. Sonunda ikisi de tam karşıma geldiğinde, daha yakından bakmıştım güzelliklerine. Taehyung aklımı yerinden oynatacağım kadar güzelken, kızımız tam bir prenses olmuştu.
Taehyung gülümseyerek parmağını uzatmış ve açılan ağzımı kapatmıştı, sonrasında ise Jiwoo'yu kucağıma vererek üstüne kabanını geçirmişti. Ben onu izlerken, Jiwoo kollarını boynuma dolayarak, yüzünü çeneme yaslamış ve ağzının içinde bir şeyler mırıldanmıştı. Henüz iki yaşında bile olmadığı için kelimeleri toparlayamıyor ve bizimle konuşamıyordu. Fakat çoğu zaman bu şekilde bana sarılır ve öperdi, bu onun dilinde bizi sevdiğini söylemek oluyormuş çünkü sevgili eşim böyle olduğunu söyledi.
"Tamam çıkabiliriz." diyerek anahtarları alıp kapıya çıkan Taehyung'un ardından sonunda diye mırıldanarak çıkmıştım. Beni duyduğu için, kötü kötü baksa da kapıyı kilitleyerek arabaya ilerlemişti. Bende kızımızı arka koltuğuna bıraktıktan sonra, öne geçmiş ve zaten geç kaldığımız davete yetişmek için hızla arabayı çalıştırmıştım.
"Oranın en güzel adamı olacaksın biliyorsun değil mi?" Taehyung'a yandan baktığımda, o her zaman utangaç gülümsemesi oluşmuştu yüzünde. Yüzüklerle sarılı parmaklarını ağzına kapatmış ve yanakları da birazcık kızarmıştı. Ona ufacık bir şey söylediğimde bile saatlerce utanırdı, üç yıldır evli olmamıza rağmen hala alışamamıştı bu duruma. Gerçi bende henüz bir şeylere alışamıyordum, mesela geceleri yatakta hırçın bir kaplan olan adamın, gündüz nasıl böyle masum durduğuna. Taehyung ya iki kişiydi,ya da geceleri başka biri çıkıyordu içinden.
Aklıma düşen hınzır görüntüler ile sırıtırken, Taehyung hala gülümsüyordu. Keşke zaman dursa dediğim tek andı bu, çünkü o gülümsüyor ve dünya tam otuz iki saniye güzelleşiyordu.
Benim hala ona baktığımı farkettiğinde, kızımıza bakacağım diyerek arka koltuğa dönmüş ve benden kendini gizlemişti. Bende tekrar önüme dönerek, gaza basmış ve çok geçmeden büyük salon'un önüne gelmiştik.
Taehyung benden önce inerek, Jiwoo'yu da kucağına almış ve az ilerde onları bekleyen Yugyeom'un yanına koşmuşlardı. Jiwoo'nun benden sonra en sevdiği kişi kesinlikle Yugyeom'du. Özellikle yanaklarını sıkar ve sulu sulu öperdi. Çünkü bunu yapmasını seven tek kişi de oydu. İkisi de birbirlerini çok iyi anlıyordu yani. Yugyeom Jiwoo ile içeri girdiklerinde, bende Taehyung'un elini tutarak salona girmiştim.