Yorumlarınız benim için çok değerli olduğu halde, yorum yapmıyorsunuz ya ne diyeyim. Canınız sağ olsun.Iyi okumalar!
----------------------------
Gözlerimi araladığımda gün henüz başlamamış, güneş yakıcı yüzünü gösterememişti. Gökyüzünde hala sisli bulutların boğuk havası vardı, aynı içim gibi çöktükçe çöküyor, kalkmıyordu da. Başımın altında ki yastığı dikleştirdim, gözlerim saate ilişirken yanımda ki boşluk kendini iyice hissettiriyordu. Henüz yeni beş olmuştu saat, ki ben uyuyalı da en fazla iki saat oluyordu. Öyle çok alışmıştım ki göğsüne başımı koyup uyumayı, şımdı yasladığım bu yastıklar diken olup batıyordu tenime. Her sabah kolumda ki ağırlıkla uyanması seviyordum ama şımdı sadece boş olan koluma bakıyor, yastığın kapladığı boş alan sinirimi bozuyordu. Eşim olmadan uyuduğum ikinci gündü. Ilk gün sinirli diye gitmemiştim yanına, fakat bugün de konuşmamış yine ayrı yataklarda hasret çekerek uyumama izin vermişti. Tüm gün onunla konuşmaya çalışmıştım, ama şu yüreğini ne kadar çok kırdıysam artık, beni gördüğü her saniye dolan gözlerini saklayarak odasına çekiliyordu. Bazen kusmak için çıkıyordu odasından, bende koşuyordum tabi hemen ama kapıyı kapatıp içerde yalnız kalıyordu. Çıkana kadar bekliyordum o kapıda, ne içeri girecek cesaretim vardı, ne de gidecek vicdanım. Öylece bekliyordum orda, sonra çıkıyordu iki büklüm içerden, bana en uzun baktığı anlar da o andı zaten. Elini karnına atarak derince bakıyordu bir kaç dakika, ne konuşuyor, ne de konuşturuyordu. Gözleri, dilinin görevini görüyor bana söylüyordu en derin yaralarını. Çok kırmıştım ki ben onu, o yüzden bakarken içi ağlıyordu da, göstermiyordu bunu irisleri bana.
Bomboş tavana dikili gözlerimle, aklımda milyon tane şey dolaşırken, oflayarak koltuktan kalktım. Ayaklarım soğuk zeminle buluştu, içim titredi ama daha çok eşimin sıcaklığı olmadığı için. Dengemi kurmak için bir iki saniye olduğum yerde kaldım, sonrasında sessizce misafir odasına adımladım. Ikimiz de birbirimiz olmadan yatak odamıza gitmiyor, o kapıyı tek kişi olarak açmıyorduk. Bazen kıyafet almak için odaya gittiğimde onu camın önünde buluyordum, düşünceli bakışları beni bulsa da, kafasını eğip gidiyordu. Bende çok durmadan iki parça bir şey alıp aşağı iniyordum. Odanın kapısına geldiğimde, oldukça sessiz bir şekilde kapıyı açtım. Kafamı uzatıp ses var mı diye kontrol ediyordum, ancak tek duyduğum alınan nefeslerdi. Suratımda belli belirsiz tebessüm oluştu, kapıyı yine aynı şekilde kapatıp yatağa adımladım. Taehyung bir şeye sarılamadan uyuyamazdı, ki genelde sarıldığı ben olurdum ama bu sefer yatağın ortasında ki kocaman yastığa yapışmış uyuyordu. Içim ona dokunmak için yanıp tutuşurken, alevleri yutup yavaşça yatağa oturdum. Olduğum yer çökerken, yastığı da bu tarafa gelmiş, Taehyung da iyice bana doğru dönmüştü.
Elimin tekini günlerdir uzak kaldığım yüzüne uzattım, parmağım göz kapağına gitti sadece. Çift göz kapağı olan gözünü öpmeyi çok severdim, iki kez öperdim hemde. Ama iki gündür öylesine uzaktım ki ondan, sadece izleyebiliyordum. "Taehyung." dedim duyamayacağı kadar kısık sesle. Tekrar konuşmadan önce de hafifçe eğildim üstüne doğru, dudaklarım göz kapağında yerini bulurken uzunca öptüm orayı. Sonra yavaşça geri çekildim, parmağım tekrar yüzünü okşarken, "Biliyorsun." diye mırıldandım. Biliyordu. Sevgiliyken ona çok fazla seni seviyorum demezdim, gururumdan yada başka bir şeyden değil sadece sürekli demeyi gereksiz bulurdum. Söylemek yerine gözünü öperdim, çift göz kapağı iki kez dudaklarım arasında olurken söylememe gerek kalmadan anlardı kalbimin dillendiremediği kadar büyük sevgimi. Bilirdi ve sadece bende derdi. Bende seni seviyorum.
"Özür dilerim sevgilim." dedim tekrar ve tekrar. Duymadığını biliyordum, belki de duymak istemiyordu beni. Elimle son kez saçını okşayıp ayağa kalktım. Açılan yorganını üstüne örttüm ve yine aynı sessizlikle odadan çıktım. Salona uğramadan önce mutfağa ilerledim, tezgahın üstünde ki su dolu şişeyi alıp kafama diktiğimde merdivenlerden bir ayak sesi duydum. Otomatik olarak o tarafa baktığımda üstüne hırkasını giyerek inen eşim karşıladı bakışlarımı. Büyük ihtimalle öptüğüm için rahatsız olup uyanmıştı. Önüme dönüp bardağı tekrar eski yerine bırakarak salona adımladım. Amacım rahatsız etmeden çekip gitmekti, çünkü tamamen uyanınca bir daha uyuyamıyordu ve bende bunun olmaması için yanında durmuyordum. Fakat tam gidecekken koluma dolanan parmakları durdurdu beni. Arkamı dönüp göz göze gelmemizi sağladım. Iki günün sonunda ilk kez ona bu kadar yakından bakıyor olmak yüreğimi sızlatırken, şimdilik sızımı yok sayarak sadece izledim. Gözlerinin saniyesinde dolmasını, ve hemen ardından kollarının boynuma hızla dolanmasını. Şaşkınlıkla yerimde dururken, kafasını boynuma iyice gömdüğünde kendime gelerek, ellerimi beline sardım. Incecik belinde kaybolan ellerimi daha sıkı sardım, daha çok çektim onu kendime, daha çok soludum çiçek bahçelerini aratmayan kokusunu içime.