° İkinci Bölüm °

402 42 4
                                    

   Keyifli okumalar dilerim...

 
     Önümde duran bir bardak soğuk suyu hızla alıp tek yudumda içtim. Çünkü buna ihtiyacım vardı. Bilmediğim bir kişinin evinde bilmediğim bir yerdeyim. Kimdim bilmiyordum. Beni evine getiren bu adam kimdi bilmiyordum. Tam bir bilmeme silsilesi yaşıyordum. Hayatım bilmemek üzerinde ilerliyordu. Durumum çok komikti biliyordum.

Tanımadığım bir adamın evindeydim. Bu tanımadığım adam önüme bir tepsiyle yemek koymuş kendisi ise evin dışarısında hareketli bir şekilde telefonla konuşuyordu.

Ben mi ne yapıyordum.

Oturmuş öylece bir o adama bir olduğum eve bakıp duruyordum. Çevremde garip şeyler olurken öylece oturmakta tam benlik bir durumdu. Gerçi kendimi bilmiyordum ki nasıl bu kadar kesin konuşuyordum. Orası da ayrı bir ironiydi.

Kafamda ki sesleri hiç saymıyordum bile. Kimim ben, neredeyim, bu adam kim, neden kendimi hatırlamıyorum hepsi üst üste zihnimde yankılanıyordu. Derin bir nefes alıp ayağa kalktım.

İtilerek açılan arka bahçenin kapısını açıp merdivenlerden inmeye başladım. Hızla adımlara onun yanına ilerlerken onun telefonu kapatıp bana doğru dönmesiyle yerimde öylece durdum.  Bana dönen koyu yeşil gözlerle bir süre sessizce ona baktıktan sonra bakışlarımı ondan kaçırıp etrafıma çevirdim.

Sık ağaçların olduğu bu yer fantastik kitaplardan çıkmışa benziyordu. Ucu bucağı görünmeyecek haldeydi. Kopkoyu ağaç gövdeleri ve tıpkı ismini bilmediğim adamın gözlerine benzeyen koyu yeşil yaprakları insana hem huzur hemde ufak bir ürperti veriyordu. Sadece birkaç doğa üstü canlı ile çok iyi fantastik film çekilecek bir alandı. Bu alanı görmemle içimde ki gitme isteği daha da çoğalıyordu. 

Bakışlarımı tekrar ona çevirdiğimde onun hala bana baktığını görmem vucuduma ufak bir ürperti saldı.

"Gitmek istiyorum."  dediğimde dudağının kenarında küstah bir gülüş belirdi. Hiç birşey demeden yanımdan geçerek eve doğru ilerledi.

Hızla arkamı döndüm.  Merdivenleri yavaş yavaş çıkıyordu.

"Hey kime diyorum ben. Gerçi sana ne diyorsam. Gidiyorum ben!" dedikten sonra arkamı dönüp ormanın kenarından ilerlemeye başladım. Ben de ki de aklıldı. Ona ne soruyorsam. Kim oluyordu ki ona soruyordum. Diye düşünürken kolumdan tutulmam ve geri döndürülmem bir oldu. Göğüs kafesimin sert bir bedene çarpmasıyla ağzımdan küçük bir inilti döküldü.

Bakışlarım önce önümde ki bir çift omuza çarptı. Daha sonra yavaşça bakışlarım yukarıya doğru çıktı. Önce esmer boynu daha sonra keskin çenesi, soluk dudakları ve son olarak koyu yeşil gözleri.

Onun koyu yeşil gözlerini görmemle kolumu tutan elinden kurtulup bir kaç adım geriledim. Ama o an durumun garipliği  aklıma dank etti.

"Sen.. Sen merdivenlerin oradaydın. Bu kadar çabuk buraya gelip beni durdurman.."

Cümlemi tamamlayamadım. Bu kadar hızlı gelmesi... Zordu. Merdivenlerden benim olduğum yere gelmesi bu kadar çabuk olamazdı.

"Merdivenlerin orada değildim." diyerek beni ikinci bir şüpheye daha düşürmesi bir oldu.

"Merdivenlerin oradaydın. Hatta içeriye girmek üzereydin"

"Değildim."

"Gördüğüm şeyi biliyorum. Hayal görecek değildim ya."

Dolunay |Nuntius 1|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin