"Teninin her köşeyi parlıyor." dediğinde korkulu bakışlarımı onun yeşillerine çevirdim. Onun da yeşilleri endişeyle bana bakıyordu.
"Bu da ne?" dediğimde hiç bir şey diyemedi. Elimi tutan eli gevşerken sol elini kaldırıp elimin üzerinden parmaklarıma dokundu.
"Bilmiyorum." dedi soruma cevap olarak. Sesinde ki tını endişeliydi.
Parmaklarıma dokunan parmaklarıyla içim ürperdi. Işıldayan yerler onun dokunmasıyla iç gıdıklayıcı bir etki yarattı. O da bu etkiyi anlamış gibi ellerini elimin üzerinden çekti.
" Değişik bir his yaratıyor. Gıdıklayıcı bir his." dedi o da benim gibi hissetmişti. Kafamı evet manasında salladım. Daha sonra sol elimi, sağ kolumun üzerine koyarak okşadım.
Işıltı öyle fazla değildi. Hafif bir parıltı saçıyordu. Ama bu ışıltı bedenime korku salıyordu. Zaten bu olanlar karşısında korkuyordum. Bu ışıltı iyice beni korkutuyordu.
"Ne yapacağız. Bu şey beni korkutuyor." dediğimde elini saçlarının arasından geçirerek etrafına bakındı. O da bu olan karşısında şaşkındı.
"Eve girelim." dedi bakışları tekrar beni bulurken. "Düşünmem gerek." dedikten sonra elini belime koyarak önden gitmem için bir hamlede bulundu. Onun bu hamlesiyle hızla eve doğru ilerledim. O da birkaç adım arkamdaydı.
Eve girdikten sonra kendimi direk kanepenin tekine attım. Çok stres olmuştum ve bedenim bu kadar sitesi kaldıramıyordu. Kollarımı kaldırıp başımın üzerinde ellerimi birleştirdikten sonra kendimi sakinleştirmek adına derin derin nefesler aldım. Ama hiç işe yaramadı. Kollarımı tekrar kucağıma indirdiğimde gözlerim kollarımı buldu. O anda yerimden sıçradım.
"David." diye bağırdığımda kitaplığın önünde elinde ki kitabı karıştıran David, hızla bana döndü.
"Gitmiş." dedim kollarımı havada sallarken. "Parıltı gitmiş."
Bakışları kollarımı bulurken hızla yanıma yaklaştı.
"Nasıl oldu bu?" Dediğinde ellerimi bilmem dercesine havaya kaldırdım.
"Ben Hazel'i arıyorum. Gelip bir baksın." dediğinde hiçbir şey demedim. David telefonunu çıkarıp Hazel'i ararken bende cam duvarın yanına ilerledim.
Dışarısını sadede gökyüzünde ki Dolunay aydınlatıyordu. Karanlık olan ormansa içimde ki kasvetli havaya daha korkunç bir enerji gönderiyordu. Bakışlarım tekrar Dolunay'ı bulurken düşünmeye başladım.
Evin içinde böyle bir parlaklık görmemiştim. Ne zaman evden çıkmış, merdivenlerden inmiştim ki bu parıltı ortaya çıkmıştı. Gözlerim kısılırken kapıyı açıp yavaşça evden çıktım. Biraz önce oturup kahve içtiğim yere geçtim. Orada bir parıltı olmamıştı. Ardından balkonun öbür ucuna yürümeye başladım. Orası ay ışığından dolayı biraz da olsa aydınlıktı.
Yavaşça adımlarla oraya vardığımda kolumu aydınlık kısıma doğru uzattım. Bir kaç saniye öyle durduğum da hiçbir şey olmamıştı. Tam kolumu indiriyordum ki parmak uçlarımın karıncalanmasıyla öylece kaldım. Parmak uçlarım hafif hafif karıncalanırken parmaklarımın üzerinde başlayan patıltıyı gördüm. Parmaklarımdan başlayarak bütün koluma yayılmıştı.
Kaşlarım çatılırken hızla evin kapısına koştum. "David!" diye bağırdığımda elinde telefonla konuşan David hızla bana döndü.
"Çabuk bunu görmelisin." dediğimde Hazel'e buraya gelmesini söyleyip telefonunu kapattı.
"Ne oldu." Dediğinde elimle gel işareti yaptım. Yanıma doğru yaklaştığında ona kolumu gösterdim.
"Bak şuan parlamıyor." dedikten sonra o aydınlık kısıma ilerledim tekrar. "Şimdi izle." dedim. O sadece koluma bakarken tekrar başlayan karıncalanmayla ona baktım.
"Bu nasıl olur!" dedi hayret olmuş bir ifadeyle.
"Bilmiyorum ama ay ışığının bu olayda bir etkisi var." dediğimde bakışları gökyüzünü buldu.
"Bunu en kısa sürede öğrenmeliyiz. Birazdan Hazel gelecek. Ona soracağız." dedi.
Bense hiçbir şey söylemeden eve doğru ilerledim.
*
"Katherine artık ortaya çıkmalı. Ne biliyorsa anlatsın." diyerek sinirle odada gezen David'e baktım.
Hazel buraya gelmişti ve yaklaşık beş dakikadır David'le tartışıyorlardı.
"Benim yapa bileceğim birşey yok. Onu kendi istemedikçe kimse bulamaz." dedi Hazel bu sefer. Sinirle başımı ovarken bilinmezlik silsilesi canımı sıkıyordu. Artık bu garip olaylardan ve bilinmezlikten kurtulmak istiyordum. Hazel yanıma oturduğunda başımda ki ellerimi çekip derin bir nefes aldım.
" Yaydığın enerjide farklı birşey var." dediğinde bıkınlıkla elimi alnıma koyup başımı olumsuz anlamda salladım.
"Şaşırdım zaten farklı birşey olmasa." dediğimde ufak bir tebessüm etti.
"Hadi elini ver de vucudunda ki enerji dengesine bakalım." dediğinde elimi elinin üstüne koydum.
"Elimi, elinin üstüne koymasam yaptığın o şeyi yapamaz mısın?"
"Aslında yaparım." dedi diğer elini de elimin üstüne koyduktan sonra. "Ama senin zihnin, enerji dengen ve diğer herşey kapalı. Koruma altında diye biliriz. Zihnine hiçbir güç ulaşamaz. Sadece sen ulaşırsın. Ama enerji dengene elini tuttuğumda bakabilirim. Tabii bunun için de sen izin vermiş olman lazım."
Dediklerini biraz düşündükten sonra hmm diye bir ses çıkardım. O, bana tekrar gülümsediğinde bende ufakta olsa tebessüm ettim.
" Enerji dengen sınırda. Vucudun yenilenmiş gibi. Şuan çok güçlü bir haldesin. " dedi elim, ellerinin içerisinde sıkışmış haldeyken.
"Sınırda derken?" dedim merakla.
"Yani şöyle ki gücünün sınırındasın. Ki bu olay hemen olacak birşey değil. Anlaşılan vucudun ay ışığında doruklara ulaşıyor."
Kafam iyice karışırken ne yapacağımı bilmiyordum. Hazel elimi bıraktığında elimi onun elinden çektim.
"Yani bu iyi birşey. Sonuçta gücüm çok fazla oluyor." dediğimde yavaşça yanımdan kalktı. Onun kalkmasıyla bakışlarım David'i buldu. Sessiz bir şekilde oturmuş elimde ki içki bardağını yudumluyordu. Bakışlarımız kesiştiğinde hızla Hazel'e döndüm.
O pencerenin önüne dışarıya bakıyordu. Bir süre üçümüz de sessiz kaldıktan sonra Hazel tekrar bana doğru döndü ve bir kaç dakika önce sorduğum soruya cevap verdi.
"Evet aslında iyi birşey. Gücün doruklarda. Ama şöyle bir sıkıntımız var." dediğinde sinirle derin bir nefes aldım. Hazel'in bakışları önce bana sonra David'e döndüğünde merakla ona bakıyordum.
Hazel derin bir of çektikten sonra kendini tekli koltuğa bıraktı.
" Daha önce bu olay kimsenin başına gelmedi. Ve ben bu durum karşısında ne yapacağımı bilmiyorum.." dediğinde David'le gözlerimiz çakıştı.
Ben stres içinde dudağımı ısırırken onun yeşilleri ne yapacağını bilmez şekilde parlıyordu..
Herkese merhaba.
Aslında bugün bölüm gelmeyecekti. Ama bugün Dolunay'ı yayınlamamın üstünden tam bir ay geçti. Bende bugüne özel bölüm yazdım. Neysee altta yazdığım soruma cevap verirseniz sevinirim..Şuan 254 kişi okuyucuya sahibiz. Sen şuan Dolunay'ı okurken kaç kişiyiz?
Bugüne kadar yanımda olanlara teşekkürler. Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. Diğer bölümde görüşmek üzere. Hoşçakalın..
İnstagram| Yldz_asya
08.07.19
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay |Nuntius 1|
FantasyO gözlerini bir bilinmezliğe açmıştı. Peki bu bilinmezlik nelere sebep olacaktı... Kapak tasarımı İnstagram :Wattpadedair