Ceketi elinden aldıktan sonra ona sorarak baktığımda arkasını dönüp kapıyı açtığında istediğim cevabı verdi.
"Cezalandırmam gereken birisi var.."
...
İlerlediğimiz yolda merakla etrafıma bakınıyordum. Sağ tarafım bir çayırlıktan ibaretken sol tarafım ormandı. Çevrem çok güzel bir manzaraya sahipti. Şu durumun tek kötü tarafı hafıza kaybım ve bana değişik değişik bakan David'di. Bu iki olumsuz sebep olmasa her şey güzeldi aslında.
David'e dönersek direksiyonun başında çatık kaşlarıyla yola bakıyordu. Ama ondan daha önemlisi muhteşem güzellikte ki arabasıydı. Simsiyah büyük ve acayip pahalı olduğu belli bir jeepi vardı. Göze o kadar hoş görünüyordu ki ilk gördüğümde öylece durup arabayı izlemiştim. Tabii ben arabayı öyle dalınca David'in laflarına maruz kalmıştım.
Şimdiyse ikimizde sessizdik. Kime ceza vereceğini deli gibi merak etsem de ağzımı açmamıştım. O da zaten söylememişti. Ben bir süre daha etrafı incelerken sağ tarafımda ki çayırın önünü büyük bir nehrin kestiğini gördüm. Şırıl şırıl akıyor, bu eşsiz manzaraya daha da güzellik katıyordu.
Nehiri geçtikten en fazla iki dakikanın ardından evler görünmeye başlamıştı. Kasabanın girişinde seyrek evler olsada biraz daha ilerlediğimizde artık evler ard arda sıralanmıştı. Ve çok hoş görünüyorlardı. Her renkte olan evler kasabaya çok tatlı bir hava kazandırmıştı. Bir süre daha ilerledikten sonra büyük bir avlusu olan bir binanın önünde durmuştuk.
Bu avlu acayip şekilde kalabalıktı. Şuan gözüme üniversite havası vermişti. Aslında bir üniversiteye benziyordu da. Avluda ki gençler kamelya gibi olan küçük yerlere oturmuş sığmayanlar da yerlerde ki yastıkların üzerine oturmuşlardı. Gerçekten güzel bir görüntüydü.
Büyük okul gibi olan bina ise gerçekten gösterişliydi. İnsanda farklı bir hava uyandırıyordu.
Daha fazla etrafa bakmayıp David'e döndüğümde kontağı kapatıp kapıyı açtığında bende derin bir nefes alıp kapıyı açıp arabadan indim. Güneşli ama hafif rüzgarın estiği hava insanda hoş düşünceler yansıtıyordu.
Kapıyı kapattıktan sonra David'e baktım. Arabanın etrafını dolanıp yanıma ilerledi.
"Biraz sonra Diana gelecek. Onunla git. Seni buralarda gezdirir, benim birkaç işim var. Daha sonra ben seni bulurum." dediğinde tedirgince etrafıma baktım. O an neredeyse herkesin bize baktığını gördüm. Neden baktıklarını anlamazken rahatsızca yerimde kıpırdandım. Bakışları hoşuma gitmemişti. Ben rahatsız olduğumu belli edecek şekilde yerimde kıpırdandığımda David, gözlerini kısarak bana baktıktan sonra omzunun üzerinden arkasına baktı. Birkaç saniye öylece arkasına baktıktan sonra önüne döndüğünde çatılı kaşları gerilmeme sebep olmuştu. Gerçekten sert bakıyordu.
Benim garip bakışlarımı görmüş olacaktı ki yüzü eski halini aldı. Daha sonra yanımdan geçerek arabasına yaslandı. Bense öylece ayakta dikiliyor olmam canımı sıkmıştı. İlk kez geldiğim ortam acayip gerilmeme sağlamıştı. Özellikle yüzlerce kişinin önünde olmak ve hepsinin bize bakması acayip değişikti.
Bir iki dakika öylece durduğumda arada kaçamak bakışlarla çevreme ve David'e bakıyordum. O ise hiçbir şekilde yüzünü yerden kaldırmıyordu.
"Kusura bakmayın. Geçiktim." diyen sesi duyduğumda arkamı döndüm. Eve gelen kadın buradaydı.
"Gelmeseydin, beklerdik biz." David'in sesi ortamı buz gibi kesti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay |Nuntius 1|
FantasyO gözlerini bir bilinmezliğe açmıştı. Peki bu bilinmezlik nelere sebep olacaktı... Kapak tasarımı İnstagram :Wattpadedair