Wooyoung
Bazen yanımda biri olsun istiyorum. Her şeyimi tereddütsüz anlatabileceğim, mutluluğumu, üzüntümü, sırlarımı paylaşabileceğim, onsuz geçen her dakikamda onu özleyeceğim, aklımdan hiç çıkmayan biri. Yalnız olmak istemiyorum artık. Hiçbir zaman istememiştim de zaten. Sadece yaşadıklarım beni sürekli yalnız olmaya itmiş ben ise durumu bana gelişi gibi kabullenmiş ve değişmesi için hiçbir çaba göstermemiştim.
Özgür olabildiğim tek yer olan dans stüdyoma giderken aklımda dönüp dolaşan düşünceler bunlardı. Hava bulutlu ve kapalıydı. Bulutlar dokunsam ağlayacak gibilerdi. Biraz bana benziyordu sanki. Yine de huzur veriyor oluşu beni gülümsetti. Severdim böyle havaları.
Ne soğuk ne terletecek kadar sıcak ne de gözlerimi güneşten açamayacak kadar parlak..
Binaya ulaştığımda merdivenleri çıkıp kapıyı yavaşça ittim. Stüdyo her zamanki gibi hareketliydi. Girişteki Hongjoong'a kısaca başımla selam verip ve koridorun sonundaki odaya girdim. Burası bu saat aralığında bana ait gibi bir şeydi. Hongjoong'la özellikle konuşmuş ve bu odayı başka birine vermemesi için elimden geleni yapmıştım. Dans ederken yalnız olmayı ve sadece müziği hissetmeyi severdim. Bir başkası dikkatimi dağıtırdı.
Kapı kulbuna elimi attığımda içeriden gelen şarkı sesleri bir terslik olduğuna dair işaretti. Kapalı kapının camından içeri göz attığımdaysa odanın dolu olduğunu fark ettim. Rahatsız etmek istemiyordum ancak parti saati bendeydi. Kapıyı yavaşça araladım ve kafamı içeriye uzattım.
İçerideki çocuk beni fark etmemiş gibiydi. Kendini dansa fazla kaptırmıştı ve itiraf etmem gerekirse çok güzel dans ediyordu, bölmek istememiştim.
Siyah üstüne kırmızı saçları her hareketinde onunla beraber dans ediyordu. Vücudu müzikle uyum içerisindeydi, adeta salınıyordu. Fazla kıvraktı ve gerçekten harika dans ediyordu. Dört tarafı aynayla çevrili odada her yansımadan onu görüyordum ve her gördüğüm görüntü beni büyülüyordu.
Ben onu izlemeye o kadar dalmıştım ki, şarkının çoktan bitip başka birine geçtiğini fark etmemiştim.
Keza çocuğun bana olan bakışlarını da öyle..
Şarkı çalmaya devam ederken birbirimize bakıyorduk. Bir şey deme ihtiyacı hissettim yoksa gittikçe garip bir durum alacaktı ama dilim sanki isteğime inat düğümlenmiş gibiydi. Ona doğru birkaç adım attım. Boğazımın kuruluğunu geçirmek için hafifçe öksürdüm.
"Güzel şarkı seçimi." demiştim saçma sapan bir alaka ile. Ardından elimi saçlarımdan geçirip bakışlarımı kaçırdım. Beni geriyordu. Beni öyle germişti ki ne diyeceğimi bile şaşırmıştım.
"Teşekkür ederim." dedi gülümseyerek. Ardından ekledi. "Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamışım, özür dilerim." deyip gülümsedi ve kenardaki eşyalarını toplamaya başladı. Göğsü hâlâ inip kalkıyordu. Terli tişörtü vücuduna yapışırken ince belini, ona oranla geniş omuzlarını gözlerimin önüne sermişti.
Gitmesini istemiyordum biraz daha kalırsa konuşabilirdik.
"Sorun değil." diyebildim. Gerçekten iletişim kurmada sorunlarım olduğu kaçınılmaz bir gerçekti. Bunu düzeltmek istiyordum ama pek de çabalamıyordum dürüst olmak gerekirse. Biriyle konuşma ihtiyacı duymuyordum. En büyük erteleme sebebim de bu olsa gerekti.
Onun kalması için bir çaba gösteremeyeceğimi anladığımda en azından biraz daha ona bakarak tüm detaylarını aklıma kazımaya çalıştım.
Islak saçlarının bir kısmı alnına yapımı, aceleyle su şişesini ve havlusunu çantasına koyuyordu. Siyah dar eşofmanı ince ama biçimli bacaklarını çok güzel sunuyordu. Vücudu bir erkeğe göre gerçek olamayacak kadar güzeldi. Yüzü ise tüm bunlardan daha güzeldi. Kısık gözleri ve kızaran nemli yanakları, başlı başına doğal güzellik kelimesini tanımıyordu. Çene hattı, elmacık kemikleri.. Gerçekten bir heykeltraşın elinden çıkmış gibiydi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dance partner/woosan ♤
FanfictionO gün kaçtığım ve devamında her gün onu kapıdan izlediğim çocuğun bugün karşısına çıkıyordum. Buraya gelmesi an meselesiydi. Bunu kolumdaki saate bakarak söyleyebilirdim. Acaba o da benim yaptığım gibi beni dans ederken izleyecek miydi? Hakkımda ne...