together

2K 210 87
                                    

Wooyoung

Gördüklerim göz kapağıma kazınmış gibiydi. Ne kadar uzağa gidersem gideyim hep oradaydı, hiç gitmiyordu.

Benim dokunmaya kıyamadığım çocuğun kollarında başka biri vardı işte.

Ben onu kendimden bile sakınırken, o başkasıyla sarılıyordu.

Onun elini tutuyordu. Ona gülümsüyordu.

Sinirle yumruğumu duvara geçirdim. Bu sinirim kendimden başkasına değildi. O eli ben tutsaydım belki, belki de...

Ondan uzaklaşmak için geldiğim bu yerde ona daha çok kapılıyordum. Telefonumu bile Seul'de bırakmıştım. Sadece unutmak istiyordum, unutmak.

Mümkün olmadığını bildiğim bir şeydi.

Salak gibi evin içinde dolanmayı kesip kendimi koltuğa attım. Ve sinirle bir nefes verdim dışarı.

Sakinleşmek adına aldığım nefesler biraz işe yaradığında bu sefer sızlayan elimi hissettim. Kanıyordu, çok büyük bir şey değildi. Ama Hongjoong kıymetli koltuğunu kan yaptığımı görürse kafamı iki minderin arasına sokar, koltuğu ters çevirir ve orada öylece ölmemi beklerdi, bundan da zevk alırdı.

Bu yüzden pisi pisi mutfaktan ıslak bir bez alıp geri geldim ve koltuğu sildim.

Halime gülmeden edemedim, aklıma bu koltuğu ilk aldığımız zaman geldi. Daha doğrusu bu evi aldığımız ilk zaman.

İkimiz de evden kaçmak istediğimizde kendimize ait bir yerimiz olsun istiyorduk. Benim kenarda biriktirdiklerimin üzerine Hongjoong üç bilgisayarının ikisini -ona sorarsanız hepsini ayrı birer çocuğu gibi sevdiği için bu çok zor olmuş- ve bisikleti gibi kullanmadığı kaykayını falan satmış bunları eklemişti. Busan'da evlerin daha ucuz olduğunu öğrendiğimiz için burayı beğenmiştik. Küçük iki katlı bir evdi ve içini de zamanla kendi zevkimize ve -en önemlisi- bütçemize göre doldurmuştuk.

Koltuğu ilk gördüğünde Hongjoong resmen beni önünden itip fırlatmış ve ona sarılmıştı. İki avanak lise öğrencisi olarak o kadar paramız yoktu tabii ki ama oradaki adam bize acıdığı için taksit yapabileceğini söylemişti. 48 ay taksitle bir koltuk almıştık resmen ve Hongjoong hâlâ onu ödüyordu bu yüzden beni öldürmek için tek gözünü bile kırpmazdı yani.

Banyoya gidip elimi yıkadıktan sonra yanmasını önemsemeyip mutfağa geri dönmüştüm. Kanaması durmuştu zaten ve şimdi açık bir yara gibi duruyordu daha çok.

Ben mutfaktaki ada gibi öylece dikilip elime bakarken kapı çaldı.

Hongjoong olduğunu düşündüm çünkü kimse burayı bilmiyordu ve bilenler de biz olmadan buraya gelmezdi zaten.

Ya da yan komşumuz olan teyzelerden biri, evin ışıklarını görüp gelmiş ve bize ev yemeği getirmişti.

Kapıyı açıp baktığımda görmeyi aklımın ucundan bile geçirmediğim onu gördüm.

Biraz afallamıştım çünkü saat gece dört civarıydı ve gerçekten hiç beklemiyordum.

Loş sokak lambasının izin verdiği kadar gözüken dağılmış saçları ve yorgun vücudunu kapıyı araladıkça içeriden dışarıya yansıyan ışıkla daha iyi gördüm.

Gözlerini bana dikip bakarken hiçbir şey demiyordu. Belki duyacaklarımdan sonra kapıyı kapatmamı bekliyordu, bilmiyorum.

Ama o an onu ne kadar özlediğimi fark etmiştim. Bu yüzden şu lanet kapıyı kapatamazdım ama onu içeri de çağıramazdım işte.

Birkaç saniye daha o güzel yüzünü izleyip içeri girdim.

Peşimden geldiğini kapının kapanma sesinden anladım ve arkamı dönmeden salona girdim. Çünkü dönseydim onu vurduğum duvara sıkıştırıp öpmekten başka bir şey yapmazdım.

Bu da işleri daha kötü yapardı sadece.

Demin kalktığım koltuğa tekrar oturduğumda onun da oturması için yeterince alan bırakmıştım. Sessiz sesiz gelip oraya oturduğunda onu izlemeye devam ettim.

"K-konuşabilir miyiz?" dedi. Onu korkutuyor muydum? Belki de sadece gergindi.

"Seni dinliyorum." dedim sesimin yüksek çıkmamasına dikkat ederek. Kuruyan dudaklarını yalayıp gözlerinin odağını gözlerime çıkardı.

Bu sefer gergin olan taraf bendim, bu yüzden
dudağımın içini dişlemeye başladım.

Gergindim çünkü kendimi tutmakta zorlanıyordum.

Özlem, hayal kırıklığından daha ağır basıyordu.

"O gün beraberdik çünkü Yunho'nun kötü hissetiğini anlamıştım ve onun yanında olmak istedim, tıpkı onun yaptığı gibi." Tepkisiz kalmaya çalışıyordum çünkü San onları okumakta usta biriydi.

"Belki biliyorsundur emin değilim ama Mingi'ye olan hisleri onu çok yıpratıyordu. Anlatıp rahatlamasını istiyordum işte. Öyle de oldu, anlattıkça sinirleri boşaldı ve ağladı. Elimden bir şey gelmedi ne diyeceğimi bilemedim, ne yapsaydım, üzülme geçer mi deseydim? İçimden geldiği gibi ona sarıldım Wooyoung ama yemin ederim senin anladığın gibi bir şey değildi." dedi sonlara doğru panikleyip hızlanan konuşmasıyla.

Doğru olduğunu biliyordum, San bana yalan söylemezdi. Bunun doğruluğu o gece bile biliyordum ama ağır gelmişti işte.

San'ı paylaşmak ağır gelmişti.

"Sorun değil." dedim. "Ben, seni kırdığım için özür dilerim." Ellerime baktım sonra, hissettiğim suçluluk duygusundan başka bir şey değildi. Ona saçma sapan şeyler söylemiştim o anki sinirimle. Koca bir aptaldım.

"Kendim bile sana dokunmazken," uzanıp ellerimi tuttu, bir eliyle yüzümü çenemden tutup kendi yüzünün hizzasına kaldırdı. "başkasının dokunması," çenemdeki elini kaldırıp yanağıma getirdi ve onu sevdi. "sinirimi bozdu." Elimi, tuttuğu eliyle kendi beline sardırttı ve oturduğu yerde daha da yaklaştı. Şimdi birbirimize o kadar yakındık ki sıcaklığını her yerimde hissediyordum.

"O zaman dokun bana."  dedi alnını alnıma yaslarken.

İçimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. "Seni özledim Woo." dedi dudaklarıma doğru.

"Beni neden kendinden mahrum bırakıyorsun?" dedi yanağımı okşarken. Cevap veremeyeceğimi anladığında koltukta kucağıma yerleşti, bu hareketi üzerine yutkundum. "Hm?" dedi.

Bütün sabrım sınanıyor gibiydi. Ona dokunmamak için verdiğim çabanın haddi hesabı yoktu. O, bu kaygıdan gayet uzak kucağımda bir kedi gibi oturmuş benimle oynuyordu.

"Ya hoşuna gitmezse?" diyebildim sonunda. "Ya beni bırakıp gidersen?"

"Beni her seferinde bırakan sensin Woo, ama bak ben hep buradayım. Hep de olacağım." dedi dudağı dudağıma çarparken. Haklı olması canımı yaksa da ses etmedim. Bu kadarını hak etmiştim.

"Buradasın." dedim kollarımla onun belini sararken. "Evet." diye fısıldadı.

Dudaklarımız bir olurken, bedenlerimiz geceye karıştı.

~

Bu bölüm biraz kısa diğerlerine göre çünkü smutu diğer bölüme saklamak istedim ^^

Hatam varsa özür dilerim <3

Hikayede görmek istediğiniz bir şey var mı bu arada… yazarken onları da düşünebilirim *-*

dance partner/woosan ♤Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin