San
"Sus, tamam kuru temizlemeye göndereceğim özür dilerim. Bağırma artık onu uyandıracaksın."
"Sikeyim seni Woo. Koltuğumda nasıl sevişirsiniz? Ne demek bağırma? Ben ona oturmaya kıyamıyorum, canım koltuğum..."
"Yalvarırım sus, sabahın körü ve sen yarım saattir bağırıyorsun."
"Ne sabahından bahsediyorsun sen? Saat 6 aptal. Kim bilir kaç saat yaptınız, sizden iğreniyorum. Koltuğum çocuklarınızın vitaminiyle kaplandı."
Wooyoung, sesinden tanıdığım Hongjoong'a susmasını söylerken kendi de bağırıyordu. Böylece karşılıklı bağırışmayla, başımın ve bacaklarımın -aslında bütün vücudumun- ağrımasıyla güne başladım.
Tatsız bir uyanış oldu benim için. Yorganı tepikleyip ayağa kalktığımda kıyafetlerimden birini bulabilmek adına etrafa bakındım. Sonra hepsinin salonda kaldığı aklıma doluverdi. Hepsini çıkardığımız ve geceyi geçirdiğimiz yer.
Dün gece.
Hayır sus San. Artık buna alışsan iyi olur. Biz sevgiliyiz ve sevgililer bunu yapar evet.
Odadaki dolaba yönelip oradan giyecek bir şey bakmak istedim. Neyseki kendime olabilecek siyah bir baksır buldum ve onu geçirdim.
Wooyoung'ın dolabı olduğunu anladığımda geçirdiğim her eşortman belimden kayıp yere düşüyordu.
Sonra pes edip uzun bir tişört -ancak diz kapağımın bir karış üstüne geliyordu- giyip odadan çıktım.
Yeni uyandığım için açılmayan gözlerimi kaşıyarak salona yani kaosun yaşandığı yere geldim.
"Günaydın?" diyebildim çatallı sesimle.
İkisi de birbirine bakmayı kesip bana döndüklerinde ben de anlamayarak onlara baktım ve sırıttım.
Hongjoong öksürerek arkasını döndüğünde Wooyoung bana sinirli bir şekilde yürüyordu. Bir iki adım geri gitmeden edemedim. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım.
Bir anda beni omzuna atıp ayaklarımı yerden kesince geldiğim odaya geri götürüldüğümü anladım.
"Sikeyim, ne diye böyle çıkıyorsun odadan?" diye söylendi beni yatağa sertçe bırakırken.
"Ne olmuş bir yerim mi açıkta sanki?" dedim popomu ovuştururken.
"Nasıl göründüğüne dair bir fikrin var mı senin?" dediğinde cevap olarak başımı sağa sola salladım. Derin bir iç çekti.
"Seni bu odada sonsuza kadar tutup kimseye göstermek istememe neden olacak kadar tatlı gözüküyorsun. Şimdi bile Hongjoong'u siktir edip seninle..." derken dilini ısırıp arkasını döndü. O sırada erekte olan penisini görmemle bu sefer ben dilimi ısırdım.
"Kıpırdama. Onu gönderip geleceğim." deyip odadan hızla çıktı.
(Buradan sonrası +18 içeriyor rahatsız olanlar bu kısmı atlayıp diğer paranteze geçebilirler. ^^)
Odaya geri geldiğinde elinde çıkarttığı tişörtü vardı. Onu bir kenara atıp yanıma ulaştı ve benim üzerimdekini de bir çırpıda çıkardı.
"B-bekle! Yeni uyanmadık mı?" dedim boynuma eğilmiş orayı emerken.
Kafasını kaldırıp yüzüme bakmış "Ee nolmuş?" demişti. Dudaklarına eğilip minik bir öpücük bıraktım.
"Sevgilim, her yerim acıyor." dedim sonra. Gözlerini kapatıp derin bir nefes verdi.
"Özür dilerim, düşüncesizlik ettim." dedi yataktan kalkarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dance partner/woosan ♤
FanfictionO gün kaçtığım ve devamında her gün onu kapıdan izlediğim çocuğun bugün karşısına çıkıyordum. Buraya gelmesi an meselesiydi. Bunu kolumdaki saate bakarak söyleyebilirdim. Acaba o da benim yaptığım gibi beni dans ederken izleyecek miydi? Hakkımda ne...