San
Gözümü açtığımda bana bakan başka bir çift göz görmeyi beklemiyordum. İkimiz de öyle yorgun düşmüştük ki koltukta sarılarak uyuya kalmıştık.
Wooyoung'ın göğsünden kalkmaya hiç niyetim yoktu. Kendimi buraya o kadar ait hissediyordum ki. Bıraksanız kalan ömrümü şurada geçirir, sesimi de asla çıkarmazdım.
Dün anlattıklarıysa hâlâ beynimde dönüyordu. Çok zor zamanlar geçirmişti, hepsiyle kendi başına uğraşmaya çalışmıştı. Bütün o zamanlarında yanında olabilmeyi, onunla daha önceden tanışabilmeyi dilemiştim. Bunun mümkün olmadığını biliyordum. Bu yüzden bundan sonrası için elimden geleni yapacaktım. Onu bir an olsun yalnız bırakmamaya kararlıydım.
Wooyoung belimdeki elini saçlarıma çıkarıp onlarla oynamaya başladı.
"Günaydın." deyip gülümsedi.
"Günaydın," dedim ben de ona bakarak ve yattığım yerde iyice ona sokuldum. O da bana sarılmaya devam etti. Bir eli saçlarımda geziyor beni tekrar mayıştırmaya itiyordu.
"Sen kilo mu verdin?" dedi belimdeki elini vücudumda biraz gezdirerek.
Huylandığım için kıkırdayıp "Evet." dedim. "Birazcık vermiş olabilirim."
"Yoksa hiçbir şey yemedin mi?"
"Yiyesim gelmedi." dedim suçlu hissederek. O, iki yıl nelerle uğraşırken ben kafamda kurduğum saçma sapan şeyler yüzünden bu kadar etkilenmiştim.
Bir anda belimdeki elini çekerek konumlarımızı değiştirip üstüme çıktı. Afallayarak gözlerimi onunkilere çevirdim. Nefeslerim anında hızlanmıştı.
"O zaman, sana iyi bakmam gerek." dedi ve gülümseyip burnumdan öptü. "Hadi kahvaltı edelim." dedi ve üstümden kalktı. Bir yanım buna üzülürken bir yanım da bomboş midemi hatırlayıp seviniyordu.
Önce kahvaltımı, sonra Wooyoung'ı yiyebilirdim.
Ben de koltuktan kalktım ve peşinden mutfağa girdim.
Biraz karmaşadan sonra güzel bir kahvaltı hazırlamıştık. Bu karmaşa tabii ki benden kaynaklanmıştı. Çok fazla hazır yemek tüketen biri olduğum için kendim yemek yapmaktan anlamazdım. Wooyoung'sa bu iş için yaratmış gibiydi. Yaktığım krepleri camın önüne koyup yerine gerisini bile yapmıştı.
Sonunda masaya oturup yemeğe başladığımızda mideme bir şeyler girdiği için aşırı huzurlu hissediyordum. Kahvaltı boyunca Wooyoung yemek yapmayı ne zamandan beri sevdiğinden ve ilgisinin nereden geldiğinden bahsetmişti. Onun hakkında bir şeyler öğreniyor olmak hoşuma gittiği için pür dikkat dinlemiştim konuşmasını.
Kahvaltı bittikten sonra bulaşıkları makineye yerleştirmeye başladım. Wooyoung da kahvaltılıkları buzdolabına koyuyordu. İşini bitirip arkama geldiğini anlamam belimin iki yanından tezgaha uzatılan kollarla olmuştu.
Bir anda arkamda Wooyoung'ı hissedince irkildim ve yerimden sıçradım. Wooyoung bu hareketime güldü.
"N-Ne yapıyorsun?" diye sordum yüzümü ona dönüp. İki saniye sonra bunu yaptığıma pişman olmuştum çünkü hâlâ tezgahla arasındaydım ve böyle temas etmemesi gereken yerlerimiz birbirine değiyordu. Ama o hiç rahatını bozmayıp üstelik biraz daha yaklaşmıştı.
"Ne o, rahatsız mı oldun?" dedi sessiz bir tonda. Rahatsız olmadığım, hatta hoşuma gittiği bir gerçekti ama bunu dile getirmem imkansızdı. Çekingen bir yapım vardı.
Bunun yerine başımı öne eğdim ve utancımın geçmesini bekledim. Ama Wooyoung bana hiç yardımcı olmayarak başını boynumun altına getirdi ve kulağıma fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dance partner/woosan ♤
FanfictionO gün kaçtığım ve devamında her gün onu kapıdan izlediğim çocuğun bugün karşısına çıkıyordum. Buraya gelmesi an meselesiydi. Bunu kolumdaki saate bakarak söyleyebilirdim. Acaba o da benim yaptığım gibi beni dans ederken izleyecek miydi? Hakkımda ne...