Bazı ruhlar ezelden beri aşk için yaratılmıştır. Nasıl bir aşk olduğu farketmez. Aşk için savaşmaya gelip, koşulsuz, şartsız, sadece aşık olmayı sever bazı ruhlar. Destekçileri ruhun içindeki kalptir. O ruh bir gün o bedenden çıksa bile, dillere destan aşkıyla hatırlanır insan hep. Dediğim gibi, neye aşk beslediğiniz farketmez. Neyi severseniz sevin, ona kalbinizi, ruhunuzu katarsanız bir kere, o aşk gelir bir gün size yeniden ruh verir, kalp verir. Yaşama sevinci verir bazen. Geri dönüp, geride kalanlara sahip çıkma cesareti verir. "Aşk ruhun gıdasıdır" diyor biri.. Ruhunuz, kalbiniz, sevgiye açken bile o pamuklara sarıp sarmaladığınız aşk gün gelir size ekmek olur, su olur. Velhasıl aşk bazen kalbinizin en derin yerindeki, hayat veren mücevher olur.
Bazılarının kalbi aile aşkıyla çarpar, bazılarının ki dost aşkıyla çarpar. Bazılarının yar, bazılarının vatan. Hepsi güzel de, kıyamet bir kalbe iki aşkı sığdırmaya kalkınca kopuyor. Güçlü bir iradeye sahip değilseniz eğer, başınızın üstünde tuttuğunuz o aşk gün gelir taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmaz. Koca bir viraneye dönersiniz bazen bir anda. Oysaki her yer güllük gülüstandı. Ne olduğunun bile farkına varmadan kendinizi cehennem ateşlerinde kavurulurken bulursunuz. İşte o gün anlarsınız.. doğru yönetilmeyen devlet gibi, doğru yönetilmeyen aşk da, bir gün mutlaka yenilmeye mahkûmdur.
Peki ya nasıl yönetilir aşk? Vatan, yurt, bayrak aşkıyla çarpan bir kalp yar aşkıyla yüz yüze kalırsa ne olur? Vatan aşkıyla yar aşkı bir birine düşman mı? Sığamaz mı aynı kalbe ikisi de? Sığardı. Tabiki de sığardı. Fakat hep birine öncelik vermeniz gerekirdi. Bu ilerde içinizde büyük bir savaş sebebi olacaksa bile. Çünkü asıl savaş geride durmakla başlamıyordu. Asıl savaş yenilgiye ortak olmakla başlıyor..
......
Duvarlarını şehitlerin ve gerçek vatan evlatlarının resimlerinin süslediği uzun koridorda sessizlik hakimdi. Günlerdir boştu buralar. Taburun neşesi olan özel harekat timi haftalar önce göreve çıkmıştı ve o günden sonra tekrar eski neşesini bulmak için timi bekliyordu taburun soğuk duvarları. Gözlerinin önünde silah arkadaşlarını, komutanlarını, sevdiklerini kaybetmelerine rağmen düşmanı bir an olsun sevindirmeyen, bir birilerine hep dayak olan, bir birileri ve halkı için canından geçebilecek olan "Yıldırım" özel harekat timi. Evet, bunca acıya rağmen taburda tüm askerler ve komutanlar taburun neşesi adlandırırdı bu timi hep. Bunun bir sebebi, tim üyelerinin her birinin kendine has özellikleri olup, bulunduğu ortamda farklı ve eğlenceli ortam yaratmak yeteneğine sahip olmasıydı. Diğer sebebi damarlarında güçlü türk kanını taşımalarıydı zaten.
Mehmet Albay'ın sert adım sesleri günler sonra yankılanmıştı tim üyelerinin odalarının olduğu koridorda. Görevden başarıyla dönen timi karışılamak için gururlu ve hızlı adımlarla yürüyordu yaşlı albay yiğitlerin odalarının önünden. Haftalar önce hepsinin sağ salim döneceğinden şüphe ettiği zorlu bir göreve göndermişti timi. Günlerce haber alamadığı olmuştu onlardan. Her gün şehit haberini duymayı beklerken kalbi titremişti. Her bir üyesini evladı gibi gördüğü tim, geceleri bile rüyalarına gelmişti. Ama inanmıştı hep, güvenmişti. Zira tanıyordu kendi evladı gibi gördüğü vatan evlatlarını. Güvenip, canını, malını, vatanını emanet ettiyse onlara yüzünü aşağı eğdirecek hiçbir şey yapmazlardı asla. Bu görev de, tepesine çökmeye gittikleri hainin kanı da onlarındı. Almadan gelmezlerdi. Hiç gelmemişlerdi.
Tabur dışına çıktıktan biraz sonra içinde timin olduğu askeri helikopteri gördü albay. Ellerini arkasında birleştirip yavaş adımlarla ilerledi tim üyelerinin birer birer düştüğü helikoptere doğru. Hepsini bir kez daha gözden geçirdi. Birinin yaralandığını duymuştu ama iyi olduğunu görünce sevindi. Nasıl gitmişlerse, söz verdikleri gibi aynı geri dönmüşlerdi. Hepsi birer aslan gibiydi bu gün. Mehmet albay yıllar önce bu timi kurduğu için bir kez daha "iyi ki" dedi içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanım Sensin 🥀
Romans"Bir yerde iki insan bir birini seviyorsa buna mutlu son yoktur..." E.Hemingway "Benim vatanım sensin.."