Merhaba değerli okuyucularım. Sonunda iki ay sonra geri dönebildim. Hep geç gelir bölümler ama bu sefer baya gecikti farkındayım. Öncelikle mahcubiyetimi dile getirmek isterim. Gerçekten sizi bu kadar uzun bir bekleyiş içerisinde bırakmak istemezdim, ama elimde olmayan sebeplerden dolayı yazamadığım zamanlar oldu. Şahsi sorunlarımı bir kenara bırakıp umumî sorunlarımızdan biriyle ilgili bahsetmek istiyorum çok kısa.
Haberiniz vardır, artık bir aya yakındır Azerbaycan'la Ermenistan arasında savaş başladı. Bir sürü şehidimiz var, bir sürü sivil kaybımız var. Allah düşmanın bile şereflisini nasip etse keşke ama bize en şerefsizini, en hainini verdi maalesef. Bebek katili bir ülkeyle savaşıyoruz ve ben sonuna kadar haklı olduğumuz bu mücadeleden galip ve de yüzü ak şekilde çıkacağımıza yüzde yüz eminim. Allah haklı olanın yanındadır her zaman. 30 sene önce soykırım yaparak bizden çaldıkları toprakların bir kısmını geri almış durumdayız ve kalanını da en kısa zamanda işgalden azad edeceğimize inanıyorum.
Üzülerek belirtmek isterim ki son günlerde beni yazmaktan alıkoyan sebeplerden biri de, çok sevgili eşimin savaş talimi alması için çağırılmış olması oldu. 4 gün önce yolcu ettik kendisini, şu an benden çok uzakta ama ben umutla sağ salim bana döneceği günü bekliyorum.
Aslında bu yüzden bölüm dün gelmedi. Son günlerde elden ayaktan kesildiğim oldu ama buna rağmen bir şeyler yazıp bitirmeye çalıştım. Bölümün son kısmını zaten çoktan yazıp hazırlamıştım. Ve bugün kalan eklemeleri de yapıp bitirdim sonunda. Beklediğinize değecek bir bölüm oldu. Umarım beğenirsiniz. Sözü daha fazla uzatıp sizi yormak istemiyorum, iyi okumalar. 🥀
Sabah olmak üzereydi. Eski model, kırmızı bir araba Türkmen köyünün girişinde durunca derin bir nefes aldı Oğuz aynı zamanda dudaklarını ıslatırken. Gece olanları ve buraya geliş şeklini hatırladı.
Flashback.
Genç kadının evinden çıkarken nereden başlaması gerektiğiyle ilgili hiçbir fikri yoktu Oğuz'un. Derya'yı bir an önce bulup, onu kaçıranları ve Köse'yi kendi elleriyle öldürmesi gerektiğini biliyordu. Ama onu nasıl bulması gerektiğini bilmiyordu, aslında hemen şu an karargaha gidip herkesi ayağa kaldıra bilirdi. Ama Derya'nın yeri tespit edilip, görev emri çıkana kadar dayanamazdı. Kadını kurtarmaya gitmek için yarını hatta öbür günü bekleye bilirlerdi. Oğuz'un o kadar bekleyecek tahammülü yoktu oysa. Kadının onların elinde kalmaya devam ettiği her dakika boyunca kalbi biraz daha sıkışıyor, nefes alması biraz daha zorlaşıyordu. Bu yüzden bizzat kendisi harekete geçmeli, arayıp bulmalıydı aşık olduğu kadını.
Yavuz'un hala gelmediğini görünce evde yerde bulduğu Derya'nın silahını beline takıp uzaklaşmaya başladı evden. Zaten Yavuz'un Mehmet albayın emri olmadan göreve çıkmayacağından emindi. Onu bekleyip zaman kaybedemezdi. Geçen her dakika hem Derya'nın hem de onun aleyhine işliyordu.
Nereye gittiğini kendisi bile bilmeden telefonunu çıkardı cebinden. Yasin'in numarasını çevirirken, ne olur olmaz diye adamın numarasını aldığı için şükür etti içinden. Yasin'in Derya'yı tanıdığını ve önemlisi onu bulmakta yardımcı olacağını biliyordu.
"Alo?" Adamın sesini duyunca bir kez daha şükür etti telefonunu zamanında açtığı için.
"Yasin ben Üsteğmen Oğuz" dedi hızlı adımlarla karanlık sokakta ilerlemeye devam ederek. Neyseki sivil giyinmişti ve sokakta fazla dikkat çekmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vatanım Sensin 🥀
Romance"Bir yerde iki insan bir birini seviyorsa buna mutlu son yoktur..." E.Hemingway "Benim vatanım sensin.."