Topladığım saçlarımı elimle düzelttikten sonra bilmem kaçıncı kere yaptığım dans koreografisini baştan yapmaya başladım. Günlerdir yaptığım tek şey buydu. Benim gibi sessiz sakin bir hayat yaşayan kız için korkunç sayılabilecek o olayın üzerinden bir haftaya yakın bir süre geçmişti ve ben o günden beri telefonumu kapalı tutuyordum.
Özet geçmek gerekirse, o gece birkaç sasaeng nasıl olduysa adresimi bulmuş ve kapıma dayanıp benden hesap sormuştu. "Jungkook'u hak etmiyorsun!" ya da "Sürtüğün tekisin!" gibi oluşturdukları sloganları saatlerce söylemişlerdi. Daha sonra Twitter'da BigHit'in yaptığı açıklamayı görmüş ve Jungkook'a hiçbir şey söylemeden telefonumu kapatmıştım.
Belki de ona bir teşekkür etmeliydim. Yapabileceği en iyi şey buydu ve de yapmıştı da.
"Yemek zamanı!" diyerek müziği susturan Lisa elindeki poşetlerle yere oturmuş, hazır ramenleri önümüze çıkarmıştı. Ben de karşısına oturdum ve sıcak ramenin sosunu döküp çubuk yardımıyla karıştırmaya başladım. Gerçekten acıkmıştım.
"Şu buluşma işi ne oldu?"
"Hangi buluşma?" dedim çubuğu kullanırken.
"Jungkook ile olan."
Birden yemeyi kestim ve ona baktım.
"Şunu yapmak zorunda mısın?" Gözlerimi bayıp çubukları geri aldım. "Kapandı o konu. Konuşmuyoruz bile artık."
"Ey aptal, konuşmadıysanız nasıl kapandı o konu?"
"Bana hakaret etmekten vazgeç. Bu aralar fazla yapıyorsun."
"Neden acaba?" Göz devirme sırası ondaydı. "Anladık şirketi açıklama yaptı. Zırvaladı bir şeyler. Ama bir düşün, sence Jungkook bunu gerçekten istemiş midir?"
"Evet?"
"Sen gerçekten... Tam bir aptalsın." Konuşacağım sırada sözümü kesti. "Sana gelen tepkilerden dolayı o açıklamayı yayınlamalarını istedi, bu kadar kör olma. O ödül töreninde sana olan bakışları her şeyi anlatıyordu zaten."
"Lisa," dedim sakin bir şekilde. "Onunla konuşuyor musun?"
Omuz silkti. "Evet? Sen öyle kimseye haber vermeden ortadan kaybolduğunda bana yazdı. Nasıl olduğunu sordu. Ayrıca tüm bu olanlar için üzgün olduğunu, seni aradığını ve bir türlü ulaşamadığını da söyledi."
"Konuşmamamız en iyisi. Olanları bilmiyormuş gibi konuşma."
"Olanları biliyorum. O yüzden konuşmaya devam etmenizi istiyorum. Onunla mesajlaştığın zamanlar mutlu olduğunu biliyorum, beni kandıramazsın."
Aklım karışmış bir halde yeri izliyordum. Haklı olduğu taraflar vardı, evet. Ama benim de kendime göre olumsuz sebeplerim vardı.
"Ne yapmalıyım?" diye sordum pes ederek.
"Basit. Ara onu."
"Sonra?"
"Konuşun. Ama öyle telefondan değil, yüzyüze konuşmanız ve aranızdaki şu garip şeyi bitirmeniz.." Yediği ramenin çöpünü poşete koyarken ayağa kalktı ve bana göz kırptı. "Ya da bir şeyleri başlatmanız gerekiyor."
Beni aklımda koca soru işaretleri ile bırakıp gittiğinde ayaklandım ve çantamın cebinde duran telefonu aldım. Düğmesine basılı tutup açılmasını beklerken bu yaptığımın doğruluğunu sorguluyordum.
Lisa yine kanıma girmişti.
Açılan ekranın şifresini girdim ve internetimi açıp uygulamayı açtım. Biriken bildirimlere koca gözlerle bakıyordum. Son gönderime gelen yorum sayısı çok fazlaydı ve hâlâ gelmeye devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under his heart
Fanfiction"don't smile on me, light on me." 290519 • viamane [rosekook]