Sıcak suyu kupaya boşalttığımda kahvenin kokusu odaya daha çok yayıldı. Her ne kadar kamp yapmayı plansak da Avustralya'ya geldikten birkaç saat sonra sağanak bir yağmur başlamış, haberlerde havanın 1 hafta bu şekilde devam edeceği söylenmişti.
Ve biz zaten 3 gün için gelmiştik.
İkimize ayrı iki oda tutulmuştu ama ben otele geçer geçmez Jungkook'un odasında bulmuştum kendimi.
Yaptığım kahveyi avuçlarımın arasına alıp masaya oturdum ve bacaklarımı sallandırmaya başlayıp yüzü bana dönük bir şekilde uyuyan Jungkook'a baktım. Geldiğimizde oyalanmadan uyumuştu. Uykusuz ve yorgun görünüyordu.
Kahveden bir yudum alıp titreyen telefonumu aldım ve uyanmaması için sesini kıstım. Gruptan mesajlar gelip duruyordu.
lili: bilerek mi öyle giyindiniz
lili: herkes bunu konuşuyor da
jen: ay evet çok uyumluydunuz cidden
lili: chaeng yazamıyor
lili: meşgul sanırım :)
jen: ne işi olabilir ki :d
lili: :)
jen: :d
rosé: ima dolu emojilerinizi atıp durmayın çünkü kastettiğiniz gibi bir şey yaşanmadı
rosé: ve sorunuzun cevabına gelirsek aynı giyindiğimizi ikimiz de uçakta fark ettik
jen: oooo kimler gelmiş
lili: LAN SENİ AVUSTRALYAYA GÖTÜRMÜŞ ÇOCUK
lili: EVİNE
jen: kral hareket
lili: senin için iyi oldu uzun zamandır gitmek istiyordun
jen: hava yağmurluymuş sanırım
rosé: evet :(
rosé: oteldeyiz
jen: bu oteldeyiz tam olarak ne demek oluyor
jen: aynı odalarda mı ayrı odalarda mı??
rosé: onun odasındayım
lili: NEFES ALAMIYOEUM
rosé: ne nefes alamıyorum falan ya
rosé: KAHVE İÇİYORUM SACEDE
rosé: ve o da uyuyor
lili: bayağı yormuşsun anlaşılan
jen: chaeng artık masum değil
rosé: ya ne diyorsunuz be
jen: diyoruz ki ateşle barut arkadaşım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under his heart
Fanfiction"don't smile on me, light on me." 290519 • viamane [rosekook]