Aralık duran pencereyi kapattım. Dışarıda inanılmaz bir yağmur vardı ve hava kapalıydı. Telefonda çalan sakin müzik eşliğinde öylece oturuyor, olanları düşünüyordum.
Dün akşam Taehyung beni eve bırakmış, Jungkook ise hiç mesaj atmamış ya da aramamıştı. Böylesi daha iyiydi çünkü ikimizin de bir şeyler hakkında ciddi bir şekilde düşünmesi lazımdı.
Sürekli Taehyung ile ilgili laf sokması aklıma tek bir şey getiriyordu. Beni ondan kıskanıyor olabilir miydi?
Güzel ve keyifli bir akşam olmasını istemiştim ama tam tersi zorlu ve huzursuz bir akşam olmuştu.
Jungkook benden net olmamı istiyordu ama aslında kendisi de bana karşı net değildi. Ona restoranda olan olayı anlatmama sebebim daha fazla canını sıkmak istemememdi. Peki ya onun bana olan bu tutumu ne içindi?
İnsan içine çıkmakta bir adım geri atıyorum diye bana kızıyordu ama hiç benim açımdan düşünmüyordu. O ünlü biriydi, yıllardır bu parlak dünyanın içindeydi ve kameralara, ilgiye alışıktı.
Benim aksime.
Ona ayak uydurmaya çalıştıkça birden koşmamı istiyor ve sonra neden yoruluyorsun diyordu bana. Bencil davranıyordu. Benimle konuşmak yerine peşime adam takarak her şeyi çözebileceğini zannediyordu.
Telefondaki müziği bölen şey mesaj sesi olmuştu. Ekranı açtım ve tanımadığım numaradan gelen mesaja tıkladım.
bilinmeyen numara: seni tekrar görebilir miyim? eski zamanların hatırına?
bilinmeyen numara: akşam sürekli gittiğimiz bahçeye gel. bilmediğin şeyler var rosé, çok önemli
İsim yazmasa bile mesajın kimden geldiğini anlamak zor değildi. Eski erkek arkadaşım Yugyeom bu aralar başıma fazla dolanmıştı ve ben engelledikçe sürekli başka numaralardan mesaj atıp duruyordu.
Bir şey yazmadan ekranı kapattım ve duşa girmek için odadan çıktım.
Yugyeom ile çocukluk yıllarından beri birbirimizi tanıyorduk. Ailelerimiz yakın arkadaş olduğundan zamanla biz de konuşmaya ve vakit geçirmeye başlamıştık.
Geçen yıl benden hoşlandığını söylemişti ve bir şans istemişti benden. Hiçbir zaman sevgilim olarak görmemiş, daha doğrusu görememiştim onu.
Bir gece hastalandığını söylediği için evine yedek anahtarla girmiş ve yatak odasında keyfinin gayet yerinde olduğunu görmüştüm. Hem de sarışın bir kızla.
Ona âşık değildim ve canımı yakmamıştı bu davranışı. Sadece bana yalan söylüyor oluşu ve beni de elinde tutmak istiyor oluşu iğrenç bir şeydi. O zamandan beri doğru düzgün konuşmamıştık.
Duştan çıktığımda üzerime rahat kıyafetler giydim ve salona geçerken kapının açılma sesini duydum. Jennie elinde alışveriş paketleriyle içeri girdi ve sırtını kapıya yaslayarak derin bir nefes verdi.
“Yoruldum,” diye sızlandı.
“Lisa nerede?”
İçeri doğru yürüdü ve paketleri koltuğun kenarına bırakıp kendini koltuğa attı.
“Bir arkadaşıyla yemek yiyormuş.”
Başımı sallayıp başka bir yere bakacağım sırada konuştu.
“Hâlâ aramadı mı?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
under his heart
Fanfiction"don't smile on me, light on me." 290519 • viamane [rosekook]