3, Yanık Uçurtmalar Uçamaz.

439 36 17
                                    

3

Yanık Uçurtmalar Uçamaz.

Harabeye dönmüş bir gönüle yepyeni duyguları tattıran bu adam, yine bana iyi gelmeyi başarıyor. Her sözü, yeni bir papatya filizlendiriyor topraktan bedenimde. Yanındayken acılar kendilerine bir mezar kazıp giriyordu içine. Yüzü yüzüme yakınken az evvel söylediği sözlerin derinlerimde bir yerlere saplanışını hissediyorum.

Onun için yaşamaya öyle değiyordu ki...

Yüreğimin arzusuyla aramızdaki zaten az olan mesafeyi yok edip dudağının bitimine bastırıyorum dudaklarımı. Zaman duruyor mu bilmem lakin kalbim duruyor. Onu öpmek istemekten utanıyorum, iş işten geçtikten sonra. Bir yandan kendime şaşırıyorum diğer yandan ayırmıyorum dudaklarımızı, yeri orasıymış gibi. Bal rengi gözlerim sımsıkı kapalı, gözlerine değerse felaketim olur sanki. Olduğundan daha çok soğuyan elimi yeni çıkmaya başlayan sakallarına değdiriyorum. Gülümsüyorum acıyla, o da gülümsüyor. Sonra isteksizce ayrılıyorum. Ama halen yakınındayım. Bana annemin merhametini anımsatan elleriyle saçlarımı kulaklarımın arkasına kıstırıyor. Gözlerimiz hiç kopmuyor bu esnada birbirinden.

Yeşil gözlerinden anlıyorum beni ne denli sevdiğini. O da benimkilerden anlıyor mu?

Omzuna düşüyorum başımı. Uykum geliyor hafiften. Şifa'nın kollarında uyumayı özlemiş ruhum. Hiçbir kötü düşünceye zihnimde yer vermeden kapatıyorum göz kapaklarımı. Şifâ yanağını başına yaslıyor. "Arabadan üzerimize bir şey alayım sevgilim."

İçimde uçuşan kelebekler hitabıyla kaburgalarıma takılıyor kanatlarından. Tüm zerrelerim ayaklanıyor sevinçle.

Hemencecik gidip geliyor canımdan öte sevdiğim. Sonra beni sarıp sarmalıyor. Birlikte uzun soluklu bir uykuya yatıyoruz uçurum kenarında.

Sabahın erken saatlerinde aralıyorum gözlerimi. Karşımda beni izleyen bir Şifa görmeyi beklemiyor ya irislerim, şaşkınlıkla kırpıyorum kirpiklerimi. Dolgun dudakları gülümser halde, çiçek açmış sol yanından."Günaydın." diyorum mutlulukla. Gözlerime yaklaşıp bir buse konduruyor.

"Günümü aydınlatan sensin Nâme'm." diyor birdenbire. İkinci ismim, onun için var. Başkasının söylemesine izin vermiyorum.

"Seni nasıl bu kadar sevebilirim Şifâ?" Dudaklarımdan benden izinsiz sızıyor cümlelerim."Yanındayken sığamıyor evrene sanırsın kalbim."

"Ölürüm ben sana." diye fısıldadıktan sonra gözlerimden boynuma doğru indiriyor dudaklarını. Öpmeden soluklanıyor o mevkide."Şu kokun," Burnu kulağıma sürtüyor." Her hücreme dolsun istiyorum."

Gözlerini kısarak bakış açıma giriyor tekrardan. Aralık dudaklarıyla yeşil irisleri arasında medcezirler yaşayıveriyorum. O benden daha dirayetli bu konuda, direkt gözlerime bakıyor.

"Artık gidelim mi Şifâ? Abim sorun çıkartmasın." diye mırıldanıyorum gülümseyerek. Şu an söylenecek şey değil, anın büyüsünü bozdum biliyorum. Ama yine biliyorum ki bize daha çok acı veriyor dip dibeyken ayrı kalmak. Âniden kalkıyor, elini tutmam için uzatıyor.

Ayaklanınca arabaya ilerleyip biniyoruz. Eve gitmeyi istemiyor olsam da bu pek mümkün değil. Şifa'ya bakıyorum, her zaman söylediklerini söyleyecekmiş gibi bakıyor yine. Ona hiç kıyamıyorum, bu yüzden böylesinin daha iyi olduğunu biliyor.

Yavaşça arabayı çalıştırıyor, ellerim ısınsın diye hemen klimayı açıyor ve ellerime uzanıyor. Ellerimi hiçbir zaman bırakmıyor, parmaklarım ısınacaksa bile kendi avucunda ısınsın, tenim teninde olsun istiyor. Burukça gülümsüyorum.

Gecenin Koynunda Yaktım AğıtlarımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin