Ayın ellerinden içtim zehri, güneşin kulağına fısıldadım yangınımı ve yıldızların beyaz yüzüne haykırdım tüm benliğimi kaplayan aşkımı. Zira bir tek oydu, beni bu hayata bağlayan. Yanından bir saniye ayrılsam acılar çullanıyordu dimağıma, dolanıyordu sinsi bir halat boğazıma.Tüm zamanların en güzel adamı, benim sevdiğim. Hep iyileştiriyor ruhumu, isminin ve mesleğinin hakkını vererek.
Nefesi, kokusu, bir tek sözü... Dünya denen bu ar damarı çatlak olan gezegene bağlanmama olanak sağlıyor. O beni sevmese, ben denen bir şey olmaz ortada.
Her şeyim derler ya aklı bir karış havada âdemler, işte o hitap en çok Şifâ'ya yakışıyor.
O benim içim, soluğum, solum, yaşama sebebim...
Her şeyim.
Sözleri ruhumun zırhını parçalayan şarkıya son veriyorum. Bulutlara iliklediğim irislerimi çekiyorum. Şifâ'ma bakmak için göğsündeki başımı yukarı kaldırıyor, çenemi köprücük kemiğine takıyorum.
Yeşillerinde kayboluyor, çocukluğu yanmış küçük kız çocuğu. "Çok sormadan, yormadan şu çirkin kızı kalbine aldığın için, sana nasıl teşekkür edeceğim Şifâ?" Kalbini avuçlarıma almak isterken elimi göğsüne yamalıyorum. "Bazen," Parmaklarımı sektiriyorum, boğazıma taht kuran acıya gitmesi için yalvarırken. "Olmasaydın, hiç sevilmeyeceğim düşüyor aklıma." Genzimden bir cıvıltı dökülüyor. Böyle söylüyorum çünkü beni harcamaya ant içmiş tüm yakınlarım.
Bilahare, düşüncelerimin son kelimesine gülüşüm, dışıma vuruyor. On iki yaşından beri, yakını olmayan bir kızım oysaki.
Uçlarında görünmez merhemler barındıran parmaklarını saç tellerimde gezdiriyor. "Sen kâinatın görüp görebileceği en güzel kadınsın benim gözümde." Konuşmasına eşlik eden bir gürleme sesi duyuluyor. Gök mavi aslında, hâlâ kararmamış bahtlar. Gün, ağlamak istiyor da gizliden gizliye haber ediyor sanki.
Bedenimin altından çekilen bedeniyle boşluğa düşüyor, afallıyorum. Örülmüş halattan toprağın üzerine atlıyor, ben o yana kayıyorum bunun üzerine. Şifâ bir anda ayağa dikildiğinde belime ve bacaklarıma kollarını doluyor, yere kapaklanmamı engelliyor. Kucağını mesken edinerek ince bileklerimi boynuna sarıyorum. Çehreme düşen damla, bulutların hüzünlendiğini bildiriyor bize.
"Benimle dans edersen, beni de kâinatın en mutlu adamı yaparsın, kâinat güzeli Nâme'm. " İsmimin dudaklarına bu denli yakışmasına şaşırıyorum, yerküre dönmeyi bırakıyor. Görevini başıma yıkıyor.
Yerden kestiği bedenimi dikkatlice tekrar bırakıyor ama toprağa basmıyor ayaklarım, bulutlardayım. Başımın döndüğünü belli etmemeye çalışıyorum, ellerim istemsizce boynunu sıkarken. Sağ elini belime sabitliyor, bedenlerimizi birleştiriyor. Artan yağmuru aldırmadan şuh hareketler yapmaya çalışıyorum, ona ayak uydurmak için. Damlaların çıkardığı ses, melodimiz oluyor. Biz sırılsıklam aşık oluyoruz yeniden.
Zihnimin içinde onun zihninden duyulan bir müzik var.
Yüreklerimizde çalan sevdâ melodisi zikrediyor notalarını, Şifa'mın adını mıh gibi kazıdığım ruhumda.
Boynuna yaslı alnımdan buseliyor nabzı, şakaklarımı. Şifa bedenimi sarmaya devam ediyor, kollarını daha da belime ilmekliyor. Yağmur damlaları elbiselerimizin altından geçip vücudumuza zerk ediyor, ürpermem gerirken yanıyor kollarındaki bedenim.
Başımı kaldırıyor, yeşillerini koruyan ıslak kirpiklerini süzüyorum. Uzun kirpiklerinden göz altına düşen bir damlayı, ayaklarımı kaldırarak buseliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Koynunda Yaktım Ağıtlarımı
Historia Corta|TAMAMLANDI.| Kadının kanatlarında taşıdığı kül, adamın kabri andıran göğsünde alevlendi. O günden sonra ruhları ebediyen birbirlerine öldü. ©Gecenin Koynunda Yaktım Ağıtlarımı isimli ilk ve tek kitaptır. (Ç)Alınması dâhilinde, yasal işlem başlatıla...