3. Bölüm ஜ Gerçek Dünya

266 17 8
                                    

Fleurie - hurts like hell

-------

Özür dilerim ruhum. Hak etmediğin şeyler yaşamana ve yaşıyor oluşuna sebep olduğum için. Özür dilerim Tanrım. Bana emanet ettiğin ruha iyi bakamadığım için. Özür dilerim baba, sana bir yük gibi göründüğüm için. Ve son olarak özür dilerim anne, beni hayata getiren kişinin sen olmasına rağmen, senden nefret ettiğim için.

Ölüme yürüyordum.

Buz kesmiş olan bedenimi bağlı olduğum sandalyede kıpırdatmayı denedim. İplerin sıkı bir şekilde bağlı olması ben kıpırdandıkça bedenimi acıtmaya devam etse de umursamadım. Bedenim umurumda değildi. Ruhum önemliydi.

Bazen her şey karanlığa bürünür. Karanlığa uyum sağlamak için sende kendini siyaha boyarsın. Çünkü karanlık, aydınlığı bastırır. Karanlık daha güçlüdür. Karanlık daha yalnızdır.

Tıpkı benim gibi.

Mavi yeşil gözlü adam karşımda oturmuş, sürekli sigara içiyordu. Siyah dağılmış saçları ve mavi yeşil gözleri bir an üzerimden ayrılmıyordu ve bu kendimi rahatsız hissetmeme neden oluyordu. Gözlerin üstümde olmasına alışkın değildim. Ben siliktim. Böyle olmayı tercih etmiştim.

Rahatsız edici sessizliği bıçaklamaya çalıştığım ela gözlü adam bozmuştu. "Abi, bakman lazım."

Abisi miydi? Birbirlerine pek benzemiyorlardı. Mavi yeşillerin sahibi başını sallayarak dışarı çıktı. Derin bir nefes aldım, sakin kalmak zorundaydım. Telaş yapmamam gerekiyordu. Buradan çıkmamın tek yolu patronları olduğunu öğrendiğim adamla adam akıllı konuşup beni bırakmasını istemekti. Başka türlü buradan çıkmam imkansız görünüyordu.

Bir süre sonra mavi yeşilleri olan adam içeri girerek iskemlelerden birini tam karşıma çekti ve oturdu. Yüzünü daha yakından görüyordum. Bakışlarımı ayakkabılarına indirdim, göz göze kalmaya dayanamıyordum. Gözlerine bakmaktan korkuyordum.

"İyi oynuyorsun." Diye mırıldandı. Bakışlarımı kısa bir süreliğine yüzüne çıkardım. Mimiksiz yüzü ve ifadesiz bakışları yüzümün her yerini inceliyordu. Rahatsız oluyordum, görmüyor muydu?

"Aradığınız kişi değilim." Korkumun sesime yansımamasına özen gösteriyordum ve cesur olmaya çalışıyordum. Benden ne istediklerini bilmiyordum, beni neden kaçırdıklarını bilmiyordum.

"Tam olarak aradığım kişisin, Taşkır." diye konuştu keyifli sesiyle. Taşkır? Soyadımı nereden biliyordu? Terli ellerimi sıktım, bu adam her kimse beni tanıyor olmalıydı ve tanımasını istemiyordum.

"Sarı saç, yakışmış. Ama sanki biraz kısalsa daha iyi olur sanki. Bak şöyle..." Dağılmış saçlarımı iri elleriyle toplamaya çalışarak kısa bir saç modeli yapmaya çalıştı. Kokusunu daha yakından duyumsuyordum. Tuhaf kokuyordu.

"Bak böyle daha güzel oldu sanki. Biraz da kahkül kessek hiç fena olmaz." Saçlarımı bırakarak omuzlarıma düşmesini sağladı. Uzun sarı saçlarımı seviyordum. Kısa saçı kendime pek yakıştıramıyordum.

"Bakın, ben gerçekten aradığınız kişi değilim. Belli ki büyük bir yanlış anlaşılma olmuş. Ne zamandır burada olduğumu bilmiyorum. Lütfen beni bırakın, gideyim."

Merakla bir şeyler demesini bekledim, cebinden sigara paketini çıkarıp içinden bir dal sigara alıp dudaklarına yerleştirdi. Bana inanmadığı bariz bir şekilde ortadaydı, ne yapacaktım şimdi?

"Küçükken..." diye mırıldandı sigarasından bir nefes daha alıp dumanını bana doğru üflerken. "Bir masal okumuştum. Neydi adı? Sindirella... O kadar inanmıştım ki o masala kalkıp ablamın makyaj malzemelerini sürmüştüm. Bir bez parçasını kesip elbise gibi yapmaya çalışmıştım. Ayakkabılar için de ayakkabımın tekini giymiştim. Çocuksun işte..."

AYNAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin