"Tamam, kesinlikle gece yarısı kalktığım bu yüzden de beynim afalladığı için halüsünasyon görüyor olmalıyım." dedim kendi kendime fısıldayarak. Ortak Salona giden merdivenlerde duvara yaslanmış duruyordum. "Evet sebep bu olmalı." Beynimi kendime inanmaya zorluyordum. "Ah, ne saçmalıyorum?" En sonunda pes ettim. Gördüğüm her şey gerçekti. Riddle şu anda ,gecenin üçünde, ortak salonda İÇKİ İÇİYORDU?! Hâlâ dediklerime inanmamaya çalışıyordum. Ama bu kesinlikle gerçekti.
Şimdiki sorunum ise, Riddle'a fark edilmeden tuvalete gidebilmekti. Kabus görmüştüm ve ayılmam için yüzümü yıkamam lazımdı.
"Hâlâ merdivenlerde durup beni gözetlemeye devam mı edeceksin, Jane?"
Şaşkınlıkla donup kaldım. Riddle arkası dönük olmasına ramen ben olduğumu anlamıştı. Kıpırdamadan yerimde durmaya devam ettim.
Riddle başka bir şey söylemedi. Gozlerini bir noktaya odaklamış bakıyordu. En sonunda cesaret edip merdivenlerden çıktım. Riddle'ın baktığı tarafa baktığımda gözlerimiz buluştu. Hssktr ayna.
Ge-ri-ze-ka-lı-bey-nim-Bir-işi-de-doğ-ru-yap.
İçimden beynime söverek Riddle'a yaklaşmaya devam ettim.
"Ne yapıyorsun?" dedim. Karşısındaki koltuğa doğru gittim.
Riddle'ın gözleri beni izledi. "Ne yaptığımı gayet iyi biliyorsun." dedi sırıtarak. "Pijaman güzelmiş."
Riddle'ın bu halini hiç görmemiştim. Ciddi kalmaya çalıştım. Ama koskoca Lord Voldemort karşımda garip garip sırıtırken bu imkansız gibiydi. Zar zor gülmemi durdurmaya zorladım kendimi. "Riddle sen şu an kesinlikle sarhoşsun."
Bir şey demedi. Sol elindeki içki şişesini sağ elindeki bardağa boşalttı.
İçkisinden birkaç yudum alırken "Kes şunu." dedim. Kaşlarımı çatmıştım. "Daha reşit bile değilsin. Hem sen onu nasıl buraya soktun?"
Bardaktaki son yudumu da alıp bana baktı. "Bazı geçitler var." Göz kırptı.
VOLDEMORT AZ ÖNCE BANA GÖZ KIRPTI. Dostum, bu iş gittikçe daha da garipleşiyor.
Kendimi zorla toparladım. "Ne kadar içtin?"
"Bilmiyorum. Ama başım çok fazla dönüyor." Elindeki içkiyi bir daha bardağa doldurdu. Şişenin içinde içki kalmayınca sişeyi oturduğu koltuğun kenarına fırlattı. Attığı yerde iki şişe daha vardı. Tam üç şişe içmişti!
Bardağı bitirene kadar bir şey demedim. Kafam karışmıştı. İyi de neden bu kadar içiyordu? Üç şişe bitirecek kadar ne yaşamıştı?
Başını geriye uzatıp koltuğun üst kısmına dayadı. Tavana bakıyordu. "Olamaz, Sihir Bakanı beni almaya geldi."
"Ne?"
Bir anda doğruldu. "Bakan beni yakaladı. Hayır, bırak beni!" Birinden kurtulmaya çalışıyormuş gibi kollarını salladı.
Gülmemek için dudağımı ısırıyordum. Keşke kameram olsaydı da bu durumu videoya çekebilseydim.
Cebinden hızla bir kalem çıkarıp boşluğa doğru 'Avada Kedavra' dedi ama daha çok "Ağvdayağ kedravağ" gibi çıkmıştı.
"Onu öldürdüm." diye devam etti.
"Riddle, o bir kalem." Sesimin ciddi çıkmasını başarmıştım.
Riddle kalemi inceledi. Bir anda ciddileşti. "Çıldırmış olmalıyım." Kalemi cebine geri soktu. Avuç içiyle gözlerine bastırdı. "Sarhoşluk bilincimi mahvediyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık <Tom Marvolo Riddle>
Fanfiction>>>>> (Harry Potter) "Bu hayattaki en büyük ceza sevdiğin kişilerin seni hayatından silmesine tanık olmaktır." Bu kitap sıradan bir "Tom Riddle" kitabı değildir. Bu içinde sadece saçma bir aşk barındıran ve sonu masum bir ev...