Koyu Kızıl

7.4K 567 346
                                    

"El, iyi misin? El cevap ver!" Elimle Eliza'nın yanağına ne kadar vursam da ayılmıyordu. Telaştan elim ayağım birbirine dolanmıştı. "Eliza!

Duygusal halime danayamayan göz yaşım yeniden aktı. 'Ağlamamalıyım' diye geçirdim içimden. Ama yapamıyordum, her şey üst üste geliyordu. Artık duygularım dayanamıyordu.

"ELİZA UYAN!" diye bağıdım. Sesim boş duvarlar arasında yankılandı. Etrafıma baktım. "ASAM NERDE?" diye bağırdım yeniden. O birkaç dakikalığına iş için gitmesi gerekmişti. Ve şimdi burada yalnızca El, ben ve binanın dışındaki adamlar vardık.

"YARDIM EDİN!" dedim belki de dördüncü kez. Ama ses yoktu. Haraket yoktu. Sadece gözyaşlarım ve buruk sesim vardık.

Elimi Eliza'nın boynuna, damarına koydum. Nabzı atıyordu. Ama yaşadığına dair başka bir belirti yoktu. Ve beni korkutan da buydu.

Bir anda aklıma bir şey geldi. Bunu nasıl düşünememiştim? Hemen ayağa kalkıp paltolarımızın bulunduğu yere gittim. İkisini de alıp Eliza'ın uzerine yerleştirdim. İyice sıcak tutacağından emin olduktan sonra adamların birkaç dakika önce çıktıkları kapıya ilerledim.

Kapıyı ne kadar zorlasam da kilitliydi. Birkaç adım geriledim. Elimi kapıya doğru uzattım. Sinirimi içime biriktirmeye çalıştım, daha da arttırmaya, bir kapıyı kırabilecek kadar fazlalaşıncaya kadar.

Hazır olduğumda gözlerimi sımsıkı kapattım. İçimdeki siniri sihre dönüştürmeye çalıştım. Kolumdaki bütün kaskar sonuna kadar kasılmış gibiydi. Yetmeyecekti. Yapamacağımı anlamıştım. Ama durmadım. Sihrin damarlarımda aktığını hissedebiliyordum. Son hamleyi yapmak için dişlerimi sıktım. Ağzımdan küçük bir çığlık çıkmıştı.

Birkaç saniye sonra büyük bir gürültü koptu. Demir kapı yerle bir olmakla kalmamış, ikiye ayrılmıştı. Nefes nefese ellerime baktım. Bu gerçekten de hoşuna gitmeye başlamıştı.

"Hey!" Kalın bir adam sesin ardından bir ışık patladı.

Büyüden kaçmak için hızla yere eğildim. Ardından diğer adam da içeriye girdi. İkisi de asalarını bana doğru tutmuşlardı.

Ben hareket etmeye yeltelenince "Orada kal." dedi sonradan gelen adam. Bu diğerinden daha uzun ve yapılıydı. "Tek bir büyü ve işin biter."

Ellerimi teslim olurmuş manasında kaldırdım. Bir şeyler düşünmeliydim. Büyülere telekinesi yapamazdım. Çünkü ışığın kütlesi yoktu. Sadece çarptırıp başka bir yöne yönlendirebilirdim ama bu da büyünün icimizden herhangi birine den gelmesine sebep olabilrdi. Tek çarem konuşmaktı.

"Bana ateş ederseniz pişman olursunuz." dedim kendimden emin bir şekilde.

Hiçbir şey demedikleri için devam ettim. "Asaları indirin, lütfe-"

"Kapa çeneni bulanık!" dedi bana büyü fırlatan. "Yere çök ve ellerini yere koy." Kıpırdamayınca "Derhal!" dedi.

Başımı iki yana salladım. Özgüvenim bir anda yükselmişti. Umarım bu sonumu getirmezdi. "Bana emredemezsin. Hiçbir şey yapmıyorum." İçimdeki öfke artarkan sihrin de arttığını hissediyordum.

Adamın büyü yapmasına imkan bırakmadan elimi ona doğru uzattım. Telekinezi ile boynunu kavradım ve hızla onu yukarı kaldırdım. Diğer adamın gönderdiği büyüden kılpayı kurtulup havadaki adamı daha da yukarı kaldırıp hızla yere savurdum. Tam diğer adama etki edecektim ki bir büyü gönderdi. Hızla kolumu tuttum. Mor kıvılcımlar omzumun alt tarafına işlemişti. Elime sıcak bir sıvı geliyordu. Şu anda bunu önemseyemezdim. Kolumu bırakıp elimi adama sabitledim. Ve var gücümle iktirdim. Adam hızla arksındaki duvara yaslandı. Elimi kafasına odaklayıp hızla başını yasladığı duvara çarptırdım.

Karanlık <Tom Marvolo Riddle> Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin