*J. Grindelwald*
Maç berabere bitmişti. Her ne kadar süreyi uzattırmak istesek de Will bunu kabul etmemişti. SBD'leri bahane edip çalışması gerektiğini söylemişti. Ardından Rupert da ona hak verince küçük Quidditch grubumuz dağılmıştı.
Berabere bittiği için hiçbirimizin isteği olmayacaktı. Ne o benim bir haftalık kölem olacaktı ne de ben onunla çıkacaktım. Aslında bir bakıma istediğim de buydu. Liam ile arkadaş olmak gayet eğlenceliydi. Bundan daha ileriye gitmeyi pek istiyor sayılmazdım.
Bunun nedeni çok garip ve saçma olsa da... kalbim zaten doluymuş gibi hissediyordum.
Bu hissin sebebi yok gibiydi. Ya da karşı olduğu herhangi bir kişi... Fakat neden hissettiğimi anlayamıyordum. Sanırım garip ergenlik saçmalıklarından biriydi.
Yatağıma oturmuş, not defterime karakalem ile ağaç çizimi yapıyordum. Bu yaprakları dökülmüş, çıplak bir ağaçtı. Dalları sanki Medusa'nın yılandan saçları gibi birbirlerine dolanıyorlardı.
Yanımdaki silgiye uzandım. Dallardan birinin uzantısını yanlış çizmişim. Tam silgiyi tuyordum ki elimden yuvarlanıp yere düştü ve birkaç zıplamayla Mia'nın yatağının altına kadar gitti.
İçimden off çekerek defteri yatağa bıraktım ve yataktan indim. Eğilip silgiyi aldım. Ayağa kalkarken neden böyle bir salaklık yaptığımı düşündüm. Telekineziyle de alabilirdim. Boşuna enerji kaybıydı bu!
Başımı iki yana sallayıp yatağa geri oturdum. Defteri yatağa bırakış şeklimden dolayı defterin sayfaları değişmişti. Tam sayfayı geri çeviriyordum ki bir şey fark ettim. Defterde iki yaprak koparılmıştı.
Ellerimi yırtıklara götürüp inceledim. İlki özenle koparılmış gibi duruyordu. Çünkü yırtığın, diğerine göre daha az çıkıntısı vardı. Hemen yanındaki ise hızla ve rastgele koparılmış gibiydi. Yırtığın büyük ve keskin çıkıntıları vardı. Sol alt köşedeki kalem izlerinden sayfada bir resim olduğunu anlayabiliyordum.
Bir anlık beynimde çarpan şimşekle ilk sayfada kendi resmim olduğunu hatırladım. Karakalem ile kendi portremi çizmiştim. Fakat ikincisinde...
Hatırlamıyordum.
İşin daha da garip yanı bu sayfaları benim koparmamış olmamdı.
İkinci sayfadaki yırtığı biraz daha inceledim. Ne olduğunu hatırlamaya çalışıyordum fakat aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Kendimin çizip çizmediģinden şüphe etmeye başlamıştım.
"Ne oldu?" dedi Samantha. Başımı kaldırıp ona baktım. Bana göre sağ çarpraz yatakta oturuyordu. O kadar sessizdi ki onun burada olduğunu bile unutmuştum.
Bir anda içime öfke doğduğunu hissettim. Sinir yavaş yavaş damarlarımdan kalbime yayılmış, nabzımı hızlandırmıştı. Bir duygu daha vardı, farklıydı. Fakat ne olduğunu anlayamıyordum. Bunu birkaç kez daha yaşamıştım: Hastane kanadında.
Samantha yüzündeki duygusuzlukta benden cevap gelmesini bekliyordu. Hicbir şey yapmıyordu. Fakat bende bazı farklılıklar vardı: demin benim için bir hiçken şimdi ise onu ortadan kaldırmak istiyordum.
Kaşlarımı çattım. "Dön işine."
Gözlerini benden kaçırıp karşısındaki yatağa, Mia'nın yatağına baktı. Bir şey düşünüyordu. Ağzı sanki her an bir şey söylemek istiyormuşçasına açık bir şekilde bekliyordu.
Büyük Salondaki o olaydan sonra benimle konuşmamış, hatta bana bakmamıştı bile. Ne zaman aynı ortamda bulunsak ortamdan kayboluyordu. Eğer arkadaşlarıylaysa bir mazeret uydurup hızla başka bir yere gidiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık <Tom Marvolo Riddle>
Fanfiction>>>>> (Harry Potter) "Bu hayattaki en büyük ceza sevdiğin kişilerin seni hayatından silmesine tanık olmaktır." Bu kitap sıradan bir "Tom Riddle" kitabı değildir. Bu içinde sadece saçma bir aşk barındıran ve sonu masum bir ev...