Dün güzel bir kadın geçti Kabrimin yakınından Doya doya seyrettim Gün hazinesi bacaklarını Gecemi altüst eden Söylesem inanmazsınız Kalkıp verecek oldum Düşürünce mendilini Öldüğümü unutmuşum -Dalgın Ölü, Cahit Sıtkı Tarancı
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
-Juliet, John William Waterhouse
🎵 Got Love - Tove Lo
Bir Pazar sabahı, evimde dinleniyor olmam gerekiyor lakin mavi bir otobüste yolculuk yapıyorum. Hemen yanımda sıra arkadaşım, birkaç koltuk önümde yolculuk başladığından beri gözlerimi alamadığım, kulağımdaki ezgilere eşlik edercesine kitap okuyan Monsieur Jeon var. Verilen tüm finallerin ardından kulüp faaliyetleri dolayısıyla topladıkları bir otobüsle şehire ortalama bir saat uzaklıktaki bir sahile ilerliyoruz. Elimde Faust, kulağımda David Parry yönetiminde London Philharmonic Orchestra'dan Swan Lake Suit, Op.20 var. Ne Faust'dan tek kelime okuyabilmiş ne de orkestranın keskin dönemeçlerini hissedebilmiş değilim. Gözlerim öylece Monsieur Jeon'u izliyor, düşündüklerini kavramaya çalışıyor ve naifliğini seyrediyorum. İnce, düşlere konu parmakları sayfaları çevirirken gözlerini kırpıyor usulca. Hayatımda bir kez yapamadığımın aksine onun kitabında altı çizili cümleler görüyorum, ilk okuyuşu değil. Ana dilinden okuyor Vadideki Zambak'ı, belirli noktalarda gözlerini hafifçe kıstığını fark ediyorum, sıralı kirpiklerine ara sıra üfleyen rüzgar farkında olmadığı bir rahatsızlık veriyor ona. Bukleli saçları doğru bir pozisyonda okuyor olsa dahi alnına dökülüyor, kitabı kavrayan parmaklarının birkaç kez onları geriye ittiğini fakat en nihayetinde özgürlüklerini sağladığını fark ediyorum.
Yolun son dönemeçlerindeyiz ve göğsüme bir huzursuzluk çörekleniyor, bulunduğum noktadan hiçbir şekilde ayrılmak istemiyorum. Büyülü bir anın bozulması hissiyatıyla doluyor bedenim, rahatsızlık içerisindeyim zira Monsieur Jeon'u izlemek için senelerimi verebilecek bir durumdayım o sıralarda. İlgimi çekiyor, çok ilgimi çekiyor.
Kulaklığımın başımdan indirilmesiyle irkiliyorum, boynumda titreşiyor ses. Normal koşullarda en nefret ettiğim eylemlerden biri lakin varış noktamıza ulaştığımızı belirtmek için gerçekleştirilen bir hareket olduğundan ters bir söylemde bulunmayarak çantamı sırtlanıyor ve ayaklanıyorum. Monsieur Jeon irkilerek kaldırıyor başını kitabından, ayaklanan otobüsü gördüğünde dudakları muazzam bir gülümsemeyle şekilleniyor.
Birkaç duyuru yaparken onu izliyorum, gözleri birkaç kez benim gözlerime değiyor, gülümsemesinin genişlediğine şahit oluyorum, konuşurken kıkırdayacakmış hissi yaratıyor.
"Lütfen zarar görmekten kaçının." diyor, etrafımda o varken düştüğüm dalgınlığın beni her türlü tehlikeye karşı savunmasız kıldığını söylemek istiyorum lakin ağzımı bıçak açmıyor.