XXXI

12.7K 1.6K 1.6K
                                    

Bitti o sevda kesildi çığlıkları martıların
Su gibi bitti, suya karşıt gibi bitti
İtti kıyıyı adına deniz dediğimiz bir şey
Unuttuk ikimiz de her türlü yetinmezliği
Kaybetti kumarda gözlerim
Kaybetti kumarda gözleri.
-Bitti O Sevda, Edip Cansever.

- The Shepherd's Dream, from 'Paradise Lost', Henry Fuseli

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

- The Shepherd's Dream, from 'Paradise Lost', Henry Fuseli.

-I See Nothing But Eternity (The End), Tatiana Lisovskaya

Bir perşembe, akşamüstü, sevgilim okulunda, toplantısıyla uğraşıyor ve onu işinden biraz olsun uzaklaştırmak, biraz olsun yüzünü güldürmek, sürprizlerimle gözlerine ışıklar iliştirmek için onu ziyarete gidiyorum. Birkaç ağaç selamlıyorum önce, birkaç gül kokluyorum, kaldırımlar eskitiyorum, yürüyorum, mutluyum.

Okulundan içeri girdiğimde, öğrencilerin bulunmadığını fark ediyor, Jeongguk'a daha rahat sırnaşabileceğimin farkındalığıyla büyükçe gülümsüyorum. Hızla merdivenleri çıkıyor, toplanma odasının girişine geliyor, içeriye bir göz atıyor ve boş olduğunu fark ederek rahatlıkla kendimi buyur ediyorum. Bir süre bekliyorum, Jeongguk'un çantasının bulunduğu yerde dört dönüyorum, gözüme ilişen kâğıtlara kısaca göz gezdiriyorum. Birinde, Jeongguk'un adını görüyor, ona yelteniyorum fakat içeri yönelen adımlarla duraksıyorum.

O giriyor. O kadın. Adını aklımda tutmaya tenezzül dahi etmiyorum. Jeongguk'la bir geçmişleri olduğunu biliyorum, onu unutamadığını biliyorum, ne yapıyorsa sevgisi için, geri kazanmaya çalıştığı için yaptığını biliyorum fakat yine de kendime yediremiyorum. Beni fark ettiğinde gülümsüyor, olgun oluşunu, güzel oluşunu kıskanıyorum. Bunu biliyor. Gözleri önüme, o gelmeden uzandığım kâğıda düşüyor. Gülüşünde oluşan değişiklik kaşlarımı çatmama sebebiyet veriyor.

"Gidiyor." diyor, sesindeki aşağılık zevki için için duyumsayabiliyorum âdeta. Gözlerine bakıyorum onun. Siyaha çalan kahve tutamları gözlerine dağılmış, elleriyle çekiyor, gözlerini görüyorum. Gözleriyle gülüyor bir nevi bana.

"Gidiyor sevgilin, Fransa'da bir eğitimci olacak yeniden, şartnamesinde bulunuyormuş. Tam iki yıl. Yoksa, söylemedi mi sana?"

Kaşlarımı çatıyor, anlamlandırmaya çalışarak yüzüne bakıyorum. Sözleri bir bir, tokat gibi çarpıyor yüzüme. Ellerimin usul usul titremeye başladığını hissediyor, kaşlarımı çatıyorum. Kâğıda uzanıyor, kısaca göz gezdiriyor, yazanları okuyorum. Fransa'dan bir davet mektubu olduğunu kavradığımda bir anda yitiyor aklım, her şey. Hiddetleniyorum, çıldırıyorum, kırılıyorum, nefes alamıyorum.

Gözlerim bir kez daha o kadına değmiyor. Jeongguk'u beklemiyorum. Dışarı çıkıyorum, saatlerce yürüyorum, içimdeki hiddet son bulmuyor, alevleniyor, eylemlerimin farkına varamadan, aklımı yitirircesine, her yere saldırmak isteğiyle yürüyorum. Tanıdık bir sokak ilişiyor gözlerime. Oraya sapıyor, hızlı hızlı, hiddetle yürüyorum. Arka sokakta, telefonla konuşan Sehun ilişiyor gözlerime. Soluklanamadan, önünde duruyorum. Gözlerime bakıyor, şaşırıyor, delirdiğimin farkında olduğunu kavrayabiliyorum ifadesinden.

dalgın ölü*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin