XXVIII

15K 1.7K 925
                                    

Uğuldayan ve hep uğuldayan
bir orman kadar üşüyorum şimdi
yanlış rüzgârlar esiyor dallarımda
yanlış ve zehirli çiçekler açıyor
-Kalbim Unut Bu Şiiri, Ahmet Telli.

Uğuldayan ve hep uğuldayan bir orman kadar üşüyorum şimdi yanlış rüzgârlar esiyor dallarımdayanlış ve zehirli çiçekler açıyor-Kalbim Unut Bu Şiiri, Ahmet Telli

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

- Primavera, Botticelli.

🎵 Beautiful Crime, Tamer.

Bir Pazar sabahı. Kış gelmiş, kar yağıyor, gözlerim açık pencerede ya kalkıp örtmeye yeltenmiyorum, üşüyorum. Titrek titrek ağladığım bir gecenin sabahında, çığlıklarla uyanıyorum yine, kabuslarım beyin duvarlarımı her geçen gün daha da kemiriyor.

Elimde, son zamanlarda alışkanlık edindiğim bir sigara var, parkedeki sonu gelmez izlere bir yenisini eklemek üzere tükeniyor parmaklarım arasında, aklım gibi. Yutkunuyor, derin bir nefes daha çekiyorum, gözyaşlarım birer buz kütlesi misali iniyor yanaklarımdan. Çok, çok üşüyorum.

Hissizliğimin kaybolmaya başladığını aklıma düşen Jeongguk'tan, kızından anlıyorum, acı acı gülüyorum, ağlıyorum bir diğer yandan. Kar tüm sesleri çekmiş, çıt çıkmıyor sokaktan, bir gözyaşlarımın parkede bıraktığı sesi, bir de usul usul üstüme uçuşan kar tanelerini duyuyorum.

Onunla yalnızca bir kış geçirdiğim düşüyor sonra aklıma. On bir sene boyunca, hayatımın aşkıyla yalnızca bir kış görüyorum ben, daha içli ağlatıyor bu beni. Derin derin soluyorum, daha da ağlıyorum, sigara bitiyor ve parkemde bir yanık izi daha alıyor yerini. Yutkunuyorum.

Zar zor ayaklanıyor, birkaç kez sendeliyorum. Yutkunuyorum, bir kazak bir pantolon giyiyorum, montumu da çekiyor, hızla dışarı atılıyorum.

Bata çıka yürüyorum. Yarım saati aşkın sürecek bir yolculuğa çıkıyor ayaklarım, yolda donup kalsam, ölsem, bir şey olmazmış gibi. Öylece yürüyorum dakikalarca. Ayaklarım donuyor, ellerim. Bedenim karıncalanmaya, soğuk yakmaya başlıyor, yine de yürüyorum. Saçlarımda birikiyor kar taneleri, kirpiklerim bembeyaz, her bir tanecik eriyiverdiğinde bir yenisi ekleniyor yerine. Yutkunuyorum. Boğazım o an dahi acımaya başlıyor, gülümsüyorum.

"Günaydın." diyorum, Sehun'un kafesinden içeri girer girmez. Sıcaklığı irkiltiyor beni, buz tutmuş dudaklarımın ve ellerimin ani sıcaklık değişimiyle çatladığını hissedebiliyorum.

"Aptal." diyor Sehun, beni gördüğü gibi üzerime doğru gelirken. Gözleri endişeli. "Aptal, kardan adama dönmüşsün! İşin ne bu soğukta!"

Omuz silkiyorum, söyleniyor, uzun uzun bir nutuk çekiyor bana. Ellerimi ısıtıyor, bir kahve koyuyor önüme ve ardından müşterileriyle ilgilenmeye dönüyor. Gülümsüyorum. Ağlıyorum, gülümsüyorum. Kahvemi içiyor, ayaklanıyorum, bir nefeslik ara gerekiyor bana. Dışarı çıkıyorum.

Kafenin arka kapısının önüne geliyor, derince soluyorum, gökyüzüne bakarken. Kar tanecikleri gözlerime doğru uçuşuyor. Huzurlu, huzurlu lâkin onsuz, bıçak gibi. Yutkunuyorum, gözlerimi kapatıyorum usulca, birkaç dakika öylece, öylece duruyorum.

dalgın ölü*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin