1
Günler ömrümüzden su gibi akıp gidiyordu mazilere. Gezdiğimiz tüm kıyılarda anılar biriktirip, güzel dostluklar kurmuştuk. 2000'lerin son yaz akşamları da bizimle birlikte bu ıssız ve arsız kıyılarda son bulmuştu. İçimi kaplayan ürpertinin etkisinden kurtulamıyordum.Evlere dönme vaktimiz gelmiş, artık tüm kış sezonu bilmediğimiz insanların yanında esir olarak çalışma zorunluluğumuz gelmişti. O son gece kayalıklara oturmuş yerli şarabımızdan son yudumlarını alıyorduk. Son günlerin sohbetleri de hep tatlı-acı gelirdi bana.
" Ee, yeni rota neresi gençler? " Dedim Dimitra'nın gözlerine bakarken.
Bir kaç dakika kafasını kumsaldan ayıramadı. Belli ki onunda içini bir acı bir burukluk kaplamıştı.
" Ailemin yanına dönerim herhalde, Balıkesir'e. " Dedi Dimitra.
İçini her ne kadar kaplasada mutlu gözlerle cevap verdi Derin;
" Evimize Deniz. Esir olacağımız o beton kente! " Dedi.
" En azından yine beraberiz değil mi? Dimitra'nın bizimle beraber olamayacağı için üzülüyorum..." Dedi Semih.
Oturduğum kayalıktan ayağa kalkıp elimdeki kadehi havaya kaldırdım.
" O zaman son geceye, son kadehe ve güzel günlerimizin hatırına, şerefe! " Dedim.
" Şerefe... " Dedi herkes ve son yudumlarımızı içtikten sonra birlikte uyuyacağımız çadırlarımıza doğru yol aldık. Topraklı yolda ilerlerken ellerim ceplerimde, gözlerim ayaklarımın yere sürtüp çıkarttığı topraklara mahkum bakışlarıyla derin düşüncelere daldım. Dimitra kollarımın arasında yerini aldı ve yanağıma bir buse kondurup;
" Seni tanımak dünyanın en güzel lütfu Deniz." Dedi.
Kafamı kaldırıp gözlerine baktığımda içimi kaplayan ince sızı gözlerimin yaşarmasına sebep oldu. İkimizin de düşüncesinde " Bir daha kim bilir ne zaman görüşebiliriz. " ifadesi yer alıyordu. Çaresizce bakıştıktan sonra;
" Seni de Dimitra. " Dedim ve o an zaman beynimle beraber durmuş, çadırlarımıza kalan her mesafede binlerce şey düşünmüştüm.
Çadırlarımıza vardığımızda bütün gece uyku tutmamıştı. Dimitra ile son kez sevişmenin hüznü ve arzusuyla birbirimize sanki hiç ayrılmayacakmışız gibi sarıldık. Saçlarıyla oynamak hoşuma gidiyordu. Ansızın elleriyle şortumun üzerinden aletimi tutup dudaklarımdan bir fransız öpücüğü almış, gözleri sım sıkı kapalıyken dakikalarca dudaklarımızdan ufak ısırıklar alıyor ve bu eylemi dakikalarca sürdürüyorduk. Dimitra'nın incecik beli beni her zaman tahrik etmeye yetiyordu. Dudaklarından kendimi çekip boynuna, ardından ufak öpücüklerle göğüs aralarından karın kısmına inerken tekrar göğüslerine yükselip göğüslerinde öpücüklere boğmuştum. Göğüs uçları iyiden iyiye ufalmış ve sertleşmişti. Orgazmın doruklarına ulaşan gözlerine bakarken yarı bayık bir ifadeyle ellerini kafama götürerek tekrardan göğüslerine bastırdı. Göğüslerinden öpmemle inleyen orgazm çığlıkları beni daha fazla teşvik etmişti. Kalçalarından kavrayıp bikinisini çıkartırken bir yandan da göğüslerini öpmeye devam ettim. Vücudumun ısınmasıyla saçlarımın arasından düşen ter damlaları göbeğini ıslatıyor ve inlemeleri git gide artıyordu. Hızlıca şortumu çıkartıp atmak isterken beni kendisine çekmesiyle bedenlerimizin teması oluşmuş ve içimizdeki şehvet duygusu da artmıştı. Saatler süren sevişmelerimizin inleme sesleri tüm kıyıda yankılanmasıyla kim bilir kaç çiftin şehvet duygularını kabartıp, kasıklarından akan ter damlalarının öncüsü olmuştuk. Keyfe kapılıp, son orgazm sigaralarımızı da yakıp dumanını üfledik kaderimize...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeker Prens
RomanceHer şey gençlik yıllarımda bir çember ipin arasından boynumu çıkartmamla başladı. O zamanlar içimde ki duyguların feryat figan intihar çığlıklarını, aklımı almayan olayların bilinç altımdaki sahneleriyle dolu. Aklımın erişemediği duyguları erken yaş...