9. Bölüm

176 13 17
                                    

Evet! Yeni bir bölüm daha. Umarız eğlenirsiniz. Biz sizin için yazarken çok eğleniyoruz çünkü :-)

Multimedya: Hizra ve Shaun

Hae Won yere düşmüştü, Chang Min'in onu durdurmasıyla. Shaun şok olmuş bir şekilde olanları izliyordu. Benim gibi. Hae Won hışımla kalkarak Chang Min'e korece bir şeyler söylemeye başladı ve bana doğru yöneldi. Üstüme doğru geliyordu, gözlerimi kapatıp geri geri adımlar atmaya başladım. Hayır sanki ben attım kızı yere ya. O sırada biri beni belimden kavrayıp çekti. Shaun'du.

"Hadi gidiyoruz. " dedi ve beni sürüklemeye başladı. O an arkamı döndüm. Hae Won acaba geliyor muydu diye değil. Chang Min ne yapıyordu diye bakmak istedim. Öylece duruyordu Hae Won'sa ona bağırıyordu. Ve ben ise Shaun'un kolları tarafından sarılmış bir şekilde sürükleniyordum. Tek düşünebildiğim Chang Min'di. Kim olursa olsun böyle acı şeyler yaşamak zorunda olmamalıydı. Binadan çıkınca yüzümü öne çevirdim sonunda ve Shaun'a baktım. Yüz kasları gerilmişti ve lanet olsun nereye gittiğini bilmeden beni sürüklüyordu.  Ama yinede çok tatlıydı. Aynı filmlerdeki gibi olmuştu. Tek fark; kucağında değildim ama olsun kolları belimdeydi. O kaslı kolları... Şuan kendimden geçmek için yanlış zamandı ups...

"Sevgilisi olan erkeklerden uzak duramaz mısın sen?" Dedi beni bırakırken.

"Hae Won onun sevgilisi değil." Dedim ve sakinleşmesini bekledim.

"Kız sana saldırdı ve ben orada olmasaydım Tanrı bilir sana neler yapacaktı." He öv hemen kendini. Ama şimdi düşününce haklıydı. Hayatımı kurtarmıştı. Kurtarmış mıydı? Aslında her şeyi kendine çekip kendini övme huyu olmasa iyi çocuktu.

"Chang Min'de beni koruyabilirdi." Dedim bilinçsizce. Sadece döküldü kelimeler ağzımdan.

"Güldürme beni lütfen." Açıklama yapmaya bile ihtiyaç duymamıştı. Banka oturdum ve dizlerinin üstüne çöküp bana baktı. Tam önümde duruyordu.

"Ben sadece eski bir arkadaşımın... zarar görmesine izin veremezdim. Ve kendi iyiliğin için. Bak vurguluyorum kendi iyiliğin için Chang Min'den uzak dur." Dedi ve ciddi görünüyordu. Cidden mi? Eski bir arkadaş mı?

"Biz seninle hiç bir zaman arkadaş değildik." Dedim. Ayağa kalktı ve:

"Bu şuan olmadığımız anlamına gelmez değil mi hanımefendi?" Dedi ve gülümsedi. Ne zaman nerde beni nasıl yumuşatacağını biliyor ve bu acıdan yaratılmış dünyadan bir gülüşüyle uzaklaştırabilmeyi başarıyordu.

"Hadi gidiyoruz." Dedi.

"Nereye?" Dedim ve ayağa kalktım.

"Derse tabikide. Unuttun mu bugün sunumun var." Dedi ve başımdan aşağı kaynar sular döküldü resmen. Nasıl unutabilmiştim. Bende heyecanla bana 'sana bir sürprizim var. Oraya gidene kadar bir şey sorma.' Demesini beklemiştim. Yine canımı sıktı pis ya.

----

"Projemin adı: Şehir Işıkları" dedim ve sunum kumandasını düşürmemek adına bildiğim tüm sureleri okumaya başladım. Shaun en önde oturmuş izliyordu. Aslında herkes. HERKES beni izliyordu. Sunumu yaptıktan sonra soru-cevap kısmına gelmiştik.

"Peki projenin teması nedir? Bunu yaparken ne düşündün?" Diye sordu arka sıralardan biri. Umm bu soruyu beklemiyordum.

"Ben.. Biraz düşünebilir miyim?" Dedim ve profesör başıyla onayladı. Sunum masasının altına girip oturdum arkamdan gelen kıkırdaşmalara aldırmadım. Tamam yaptığım komikti ama bir soruyu bile cevaplayamazsam projemden eksik not alma ihtimalim vardı. Hemen kısaca neler yaptığımı düşündüm. Karanlık bir tema işlemiştim. Zifiri karanlık bir sokak ve tek aydınlatma olan sokak lambaları. Yani şehir ışıkları sanırım şuan ne diyeceğimi biliyordum. Masanın altından emekliyerek çıktım ve herkes bana bakıyordu. Üstümü düzeltip sınıfa yöneldim:

Beni Anılarında TutHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin