Tam 3 saattir bilgisayardaki takip cihazıyla annemin çalıştığı yeri tespit etmeye çalışıyordum. Fakat hiçbir halt bulamamanın siniriyle sandalyeden kalkıp salona girdim.
Biraz sonra benim arkamdan salona gelen Jeon tam bir karmaşaya dönmüştü.
Dağınık uzun saçları,mor göz altları ve benimki gibi hala geçmeyen mor yara izi onu çok savunmasız gösteriyordu.
Yanıma gelip kendini koltuğa bıraktı.
"Ben burada kalmaya karar verdim. Şurdan kıpırdayacak halim yok."dedi fısıltıyla.
Kafamı sallayarak onay verdim.
"Ben de burdayım. Hadi gidip uyuyalım. Yarın da okul var."dedim sıkıntıya ve ayağa kalkıp odaya girdim.
"Kazağımı çok sevmiş olmalısın."diye sinsice yanıma geldi.
"Uğurlu kazağınmış diye duydum. Vermeye niyetim yok yani."dedim ve kendimi yatağa bıraktım.
°•°•°
"Çocuklar,ilk görevinize çıkıyorsunuz. Hazırlanın. Detayları yollayacağım."diyerek çat diye telefonu suratıma kapattı Hoesok.
Bilgisayardaki e mail sayesinde her şeyi öğrendikten sonra çalışma odasından çıkıp salonda oturan Jeon'un yanına ilerledim.
"Görevin ayrıntılarını belirledim,şimdi kalk."dedim bir yandan perdeleri kapatırken.
"27 yaşında bir iş adamısın. Babandan kalan şirketin varisi,aynı zamanda bir kız düşkünüsün. Tanıştırayım, sevgilin Kim Haru."diyerek kendimi gösterdim.
Yüzünde alaycı bir sırıtış belirdiğinde devam ettim.
"24 yaşındayım,sekreterinim ve boyanmayı pek bir severim.Anlamadıysan anla,anladıysan hazırlan."diyip giyinme odasına geçtim.
Üzerime şık bir kumaş şort takımı geçirip saçlarımı açtım. Altına da yüksek topuklular giyince,artık bir sekreter gibiydim.
Yanımda giyinen Jeon'a bakıp eline şort takımımla aynı renk bir kravat verdim.
"Unutma benim sevgilimsin ama gözün dışarıda."diye yineledim.
"Pekala Haru. Salak değilim."dedi sinirle.
"İşte ondan pek emin değilim Jeon."
•°•°•°
Arabadan inip şirketin önündeki bankalara oturdum. Aradığımız ve bize lazım olan adam arkadaki bankta oturuyordu.Kulağımdaki minik kulaklıktan Jungkook'un sesi işitildi.
"Seni izliyorum,oyun başlasın."
El aynamı çıkarıp ruhumu tazelemeye başladım. İçine koyu tonu sürdüm. Daha sonra dudaklarımı birbirine sürerek dağıttım.
Daha sonra dışından biraz fondöten ile geçip hoş bir görüntü oluşmasını sağladım. Koyu tondan biraz daha sürdüm ve onu da güzelce dağıttım.
Ve işim bitmişti.
"Gidelim"diye fısıldadım.
Jeon'la buluştuğumuzda sinirle bağırmaya başladı.
"Ne yapıyorsun sen! Adam arkanda otururken sen nasıl bu kadar rahat olabilirsin!Resmen rujunu tazeledin!"diye çemkirdi.
Her şeye rağmen sakindim.
"Adam saat beşte malı almak için dondurmacının önünde olacak. Dondurmacı malı külahın içine saklayacak . Dondurmadan dolayı gözükmeyecek. Ardından da onu bekleyen siyah Land'a binip gidecek."dedim ve peşimden gelmesini beklemeden yürümeye başladım.
"Sen"dedi. "Aynadan doğru mesajları okudun."
"Anlaman biraz geç oldu."deyip küstahça arabaya bindim.
Benim ardımdan o da binip sürmeye başladı.
"Her zaman beni şaşırtıyorsun Byeol. Ve buna deli oluyorum."diye söylendi. Ardından şöyle ekledi;
" Ya da daha çok sana."
•°•°•°
Yeniden selaam! Bu bölümün bir kısmını taslaklarda daha önce hazırlamıştım. O yüzden hemen atıvereyim istedim.Bu arada bölümler ilerledikçe bölüm başına düşen okuma sayısı çok azaldı. Nolur bir hatam varsa söyleyin kendimi çok kötü hissettim.
Neyse,hoş kalın!
-🐷🍑
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisies•Jeon Jungkook
FanfictionKızın unicornlarla dolu rengarenk dünyası,yerini gri papatyaların ve umutsuzlukların olduğu bir gezegene bıraktı. •Papatyalar•