18

1.7K 132 52
                                    

Üzerinde kırk ton varmış gibi ağır olan göz kapaklarımı nihayet açabilmiştim.

Aslına bakarsanız ne kadar süre uyuduğumu,aradan kaç gün geçtiğini bilmiyordum. Yalnızca başım lanet derece ağrıyordu. Evet,kesinlikle.

Görüşüm netleşince güneşin vurduğu aydınlık odanın bir hastane odası olduğunu anlamıştım.

Dahası,bir yoğun bakım odası.

Küçükken annem ve babam bu hastanede çalışırlardı. Bu yüzden bu odaları çok iyi bilirdim.

Kafamı yan tarafa çevirdiğimde bir sandalyede uyuklayan Jeon'u fark ettim. Rolleri değişmiş gibiydik.

Saçları gözlerinin üzerine düşmüş,
sakalları uzamıştı. Gerçekten ne kadar zaman geçmişti?

Yatakta doğrulmayı denedim,yapamadım. Sanırım bedenim tutulmuştu.

Ellerimden güç alıp kendimi yastığa yasladım. Artık oturur pozisyondaydım. Üstümdeki yorganı kenara ittim. Ayaklarımı yere uzatmalıydım.

Kıpırdayamadım.

Ayaklarım hareket etmiyordu. Elimle hareket ettirmeyi denedim
fakat,hissedemiyordum.

Tırnaklarımı batırdım,sarstım. Olmuyordu.

"Jung-"

"Jungkook."

"Jungkook bacaklarım,"

"Jungkook bacaklarım hareket etmiyor!"

Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Deli gibi sarstığım bacaklarımı hissedemiyordum.

Hıçkırmaya başlamıştım. Bacaklarıma eziyet eden kollarımı tuttu Jungkook. Uyku sersemiydi.

"Sakin ol Byeol!"

"Dur yapma güzelim,yapma!"

Beni durduramayınca kollarımı oynatamayacak bir hale getirip sarıldı.

Bir eliyle kollarımı tutuyor,bir eliyle başımı okşuyordu.

"Geçecek tamam mı? Sakin ol,hepsi geçecek."

Daha fazla ağlamaya başlamıştım.

Geri çekilip gözlerimi gözlerime dikti.

"Byeol,güven bana hepsi geçecek. Şimdi sakin ol. Konuşalım ha?"

Diğer tarafa kaymamı sağlayıp yanıma oturdu. Bana dönüp ellerimi tuttu.

"Seni şu manyak herifin yanından aldık. Baygındın,bilincin yerinde değildi. Üzerinde beyaz,kanlı bir elbise vardı; karın boşluğunda da dikiş atılmış bir bıçak kesiği."

Boş gözlerle ona baktığımda anlatmaya devam etti.

"Doktor Park vücudundaki tehlikeli yaraların kapatılmış olduğunu fark etti. Ama sanırım dövülmüştün ve buraya geldiğinde iç kanaman vardı. Ayrıca gereğinden fazla oksijensiz kaldığın için beynin hasar görmüştü."diye açıkladı herşeyi.

"Ben,benim kafam çok bulanık. Silik silik şeyler hatırlıyorum."diye cevap verdim kısaca.

Yarısını unuttuğum rüya görmüş gibiydim.

"Biri seni ameliyat etmiş Byeol. Hatırlamaya çalış."dedi. Ellerimi sıkıp güç veriyordu.

Zihnimden kesik görüntüler geçiyordu.

"Bir kadın,bacağıma şey batırıyor. Bir enjektör. Yeşil bir sıvıyı enjekte ediyordu."dedim bölük pörçük.

"Doktor Park'ın dediği gibi olmuş olmalı."diye kendi kendine söylendi. O sırada babam içeri daldı.

Jungkook toparlanıp yanımdan kalktı ve babamın önünde eğildi. Ardından konuştu;

"Yeşil bir sıvıdan söz ediyor Doktor. Bacağına uygulamışlar."diyerek açıkladı.

"Bacaklarımı hissedemiyorum baba,hiçbir
yerini."

Yanıma geldi,elindeki kalemi bacaklarıma değdirdi. Hayır,olmuyordu.

"Endişelenme kızım. Bu geçici bir his kaybı. Birkaç gün içinde düzelecek. Annen senin üzerinde panzehiri denemiş."dedi kaygılı bir ses tonuyla.

"Denemiş?"dedim sorarcasına.

"Bu panzehiri ilk önce hayvanlar üzerinde denedik. Uyguladığımız bölgede geçici bir felç oluşturuyordu. İnsanlar üzerinde uygulamaya korkmuştuk. Annenin gözünü hırs bürümüş olmalı." Sesi gerçekten kötüydü.

"Tanrım,annem beni kobay olarak kullanıyor. Ne harika(!)"dedim alayla.

"İki haftadır uyuyorsun,gel de seni dışarı çıkarayım. Olur mu?"diyerek aradaki gergin havayı dağıttı Jungkook.

Kafamı sallamaktan başka çarem yok gibi gözüküyordu çünkü zaten çoktan onun kolları arasındaydım.

Hala hareket ettirebildiğim kollarımı boynuna sardım düşmemek adına.

Zaten iki katlı olan küçük hastanenin merdivenlerinden inmeye başladık.

Burası "Astım Hastaları" için yapıldığı söylenen fakat aslında büyük laboratuvarları olan bir deney üssüydü.

Temiz havanın bol olduğu bir ormanın içine yapılmıştı. Gözden uzakta,teknolojik ve tabi stratejik bir üs. Dahice.

Küçükken anlamıyordum tabii. CIA'e geçtiğimde öğrenmiştim.

Nihayet giriş katına vardığımızda Jungkook beni bir tekerlekli sandalyeye oturttu. Ardından bahçeye çıktık.

Ağaçların gölge yaptığı bir banka yerleştik. Jungkook her seferinde beni kucağına alıp kaldırmak zorunda kalıyordu fakat tek bir şikayet dahi etmedi.

Yanıma oturdu.

"Korkuttun bizi."dedi

Ardından ciddi bir konuşma yapacağı zaman yaptığı gibi dikleşip bana döndü.

"Dinle Byeol. Şu iki haftada çok şey düşündüm. Sen o suyun dibinde boğulabilirdin,adamların elinde ölebilirdin,felç kalabilirdin. Seni korkutmaya çalışmıyorum. Demek istediğim-"

Derin bir nefes aldı. Bu süre zarfında bile göz temasını bozmuyordu.

"Demek istediğim,hala yaşaman gereken bir hayat var. Ve ben istiyorum ki,yanında olayım."

Çekingence ellerimi kavradı.

"Düştüğünde kaldırayım,kucağımda taşıyayım. Seninle ağlayıp seninle güleyim. Bizim ne zaman öleceğimiz belli değil Byeol-"

Duraksadı,burukça gülümsedi.

"Bırak seninle birlikte olayım."

°•°•°

Selaam!! Nabersiniz dostlarım? Ya ben artık böyle çift görmek istiyorum bu yüzden de şöyle bir ajan çift yapalım dedim. Bole bişey çıktı.

Neyse,temizlik yaparken düşündüm bunları ama şanslısınız deterjan falan yok içinde jdjskx.

Neyse bu kadar sululuk yeter,dilek köşemize geçelim.

Bol bol eğleneceğiniz,matrak günler geçirmeniz dileğiyle;

Sağlıcakla kalın!🧦🐨

Daisies•Jeon JungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin