Acilen hastaneye kaldırılan Jeon bir tarafa, babasını yeni bulmuşken şimdi de partnerini kaybetme korkusu yaşayan Byeol dağılmıştı.
Hastane koridorunda bekliyordu. İçinde çığ gibi büyüyen bir korku bulutu vardı. Neyden korkuyordu?
Sonuçta feda edilebilir bir ajandı o da. Tıpkı diğer tüm CIA ajanları gibi. Bir çatışmada kaybedilebilir,yerine yenisi koyulabilirdi.
Peki,boğazındaki yumruğa ne demeliydi?
Neden endişeleniyordu ya da kendine kızıp duruyordu?Onu kaybetmekten korkuyor muydu?
°•°•°
"Lütfen Bay Nam,ben iyiyim. Burada kalmak istemiyorum. Ben evime dönmek istiyorum!"diye kendini yırtan Jungkook'a baktı Byeol.
Gerçekten,neden burada kalmak istemiyordu?
"Bize biraz zaman verir misiniz efendim?"dedi Byeol. Ardından geçmeleri için kapıyı açtı. Aslına bakarsanız,onları odadan kovmuştu.
Nihayet odayı terk ettiklerinde Jeon'un yanına,yatağa oturdu.
"Anlat hadi derdini,niye burada kalmak istemiyorsun?"
Jungkook Byeol'un ilgi dolu bakışlarıyla yutkundu.
"Ben,hastanelerden pek hoşlanmıyorum. Eve gidersek de seni hiç rahatsız etmem. Söz." Dedi Jungkook hızlıca. Kendini çabucak açıklamıştı.
Byeol kıkırdadı.
"Tamam,öyle olsun."
Bay Nam'ı çağırdı.
"Bay Nam,Jungkook eve gelmeli. Ben onunla ilgilenirim. Pansuman, dikişlerinin sökümü ve yanık tedavileri hakkında bilgim var. Hem ev her bakımdan en güvenlisi." Dedi sakin sakin.O kadar ikna edici konuşmuştu ki Bay Nam kendini "pekala" derken buldu.
°•°•°
Byeol, Jeon'un kolunun altına girmiş ve onu eve getirmişti. İçeri girdiklerinde,artık tamamen başbaşa kalmışlardı.
Jungkook yavaş adımlarla arkasını dönmeye hazırlanıyordu ki aniden fakat oldukça narin bir şekilde ona sarılan Byeol ile kalakaldı.
Byeol kollarını hafifçe Jungkook'un beline sarmış,kafasını göğsüne yaslamıştı. İkisi de tek bir kelime edemiyordu.
Byeol bir karşılık beklemiyordu. Fakat tam geri çekilecekken saçlarına ve beline yerleşen ellerle mutlu hissetmediğini söyleyemezdi.
Jungkook'un yorulduğunu hissedince yavaşça geri çekildi. Suratına bakmak onu utandırmıştı.
Kendini açıklamaya çalıştı;
"Şey,ben aslınd-""Bir şeyi açıklamak zorunda değilsin güzelim." Diye sözünü kesti Jungkook.
Byeol ufak bir tebessümle yine Jeon'un kolunun altına girip yatağa geçmesini sağladı.
"Sana yiyecek bir şeyler hazırlıyorum. Bir şey olursa seslen."diyerek tembihledikten sonra çabucak mutfağa geçip çorba hazırladı Byeol.
Babası küçükken ona ilaçların yanı sıra sevgiyle pişirilmiş bir tavuk çorbasının da hastalara şifa verebileceğinden bahsetmişti.
Gereken tek şey bir tutam sevgiydi. Pekala,biraz da tavuk.
Çorba pişerken Jeon'un yanına, yaralarına bakmaya gitti.
"Üzerini çıkaralım mı?"dedi izin istercesine. Ardından elindeki pansuman aletlerini bir kenara bırakıp ellerini tişörtün eteklerinde yerleştirdi.
Nihayet tişörtü hallettikten sonra yaralarda göz gezdirdi Byeol.
"Tanrı seni korumuş olmalı Jungkook. Vücudun çok hasar görmüş."
"Aslına bakarsan,ben tanrıya inanmam. Fakat o gün giydiğim kalın mont iş görmüş olabilir.
Byeol kıkırdadı. Bu durumda nasıl böyle iyimser olabilirdi?
Yanıkların üzerine ufak parmaklarıyla merhemi yaydı. O kadar özenliydi ki onu dikkatle inceleyen Jeon'u fark etmemişti.
"Umarım çabuk iyileşir."
"Eğer birer öpücük kondurursan,çabucak iyileşeceğine hiç kuşkum yok Yeol."dedi Jungkook.
Byeol'ün aklı öyle uzaklardaydı ki "Haklısın."diyerek cevap verdi.
Ardından yaraların üzerine birer kelebek öpücüğü kondurdu.
Jungkook donup kalmıştı. Omzunu,bel boşluğunu,altılıklarının üzerini öpen Byeol ona gerçekten ne hissedeceğini şaşırtmıştı.
Öyle şefkatliydi ki,sanki annesi gibi. Sanki,5 yaşında bir çocuktu.
Byeol kuşkusuz her yarayı narince öptükten sonra sargı beziyle güzelce sardı. Sıra kurşun yarasına geldiğinde yutkundu.
Hala Jungkook'un vurulduğunu düşündükçe gözleri doluyordu.
Omzundan vurulmuş,fakat hareketini kısıtlamayacak bir noktada olduğu için oldukça şanslı sayılırdı Jungkook.
Dikişlerin üzerine tentirdiyot sürdükten sonra yakacak korkusuyla nefesini üflemeye başladı Byeol.
Jungkook onun zarif düşüncesine hayran kalmıştı. Nasıl bu kadar ince olabilirdi?
Byeol,tentirdiyotu sürdükten sonra yaranın biraz uzağına,acımayacak noktaya bir öpücük kondurdu. Uzun süre dudaklarını çekmedi.
Jungkook artık kafayı sıyıracağını hissetti. Ne yapıyordu bu kız? Ne olmuştu bir gecede?
Byeol çorbayı almaya gittiğinde içinden geçirdi;
"Eğer bir tanrı varsa,kesinlikle beni bu melekle sınıyor olmalı. Kesinlikle."
°•°•°
Selaam! Size minnoş,sevimli bir bölüm hazırladım umarım seversiniz. Byeol'un Jeon'dan nefret etmediğini,aksine olan oldukça değer verdiğini fark ettiği bir bölüm.
Neyse,çok yazmıyım.
Hoş kalın,Hoşçakalın!!-🐷🍑
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daisies•Jeon Jungkook
FanfictionKızın unicornlarla dolu rengarenk dünyası,yerini gri papatyaların ve umutsuzlukların olduğu bir gezegene bıraktı. •Papatyalar•