Bölüm 19

204 9 4
                                    

Sabah hiçbir şey olmamış gibi uyanırken buldum kendimi. Yine yanlızdım. Yine tek başıma. Dün gece öğrendiğim şeyleri sindiremeden uykuya dalmıştım. Bu iyi bir şey olsa da bu gün başıma patlayacaktı. Aslında Murat'ın böyle şeyler yapabilceği düşüncesi vardı beynimde. Ama hiç bir zaman kendime itiraf edemedim. Bu da pişman olacağım son şey diye düşünerek yatağımdan çıktım. Dün gece büyük bir hışımla çektiğim perdenin birazının kornişten çıktığını farkettim. Perdeyi hafif aralayarak Murat'ın odasına baktım. Perdeleri kapalıydı. Perdeyi kapatıp aşağı indim. Dün gece bıraktığım bardak hala masanın üstünde duruyordu. Çantamdan telefonumu aldım ve mutfağa yöneldim. Annemler evde yoktu her zamanki gibi. Kahvaltımı yapıp odama çıktım. Sahi dün odama çıktığımda Oğuz evdeydi. Ne zaman gitti diye düşündüm ve telefonuma mesaj gelmişmi diye baktım. Ne bir mesaj ne bir arama... Hiç bir şey yoktu. Oğuzu aradım. Telefonu kapalıydı. Annemi aradım. Onunda telefonu kapalıydı. En sonda babamı aradım ve onuda telefonu kapalıydı. Babam hiçbir zaman telefonunu kapatmazdı. Şarjı bitmiş olamazdı çünkü yanında taşınabilir şarjlı telefon kabı taşıyordu. İçimde kötü şeylerin dolmasını engelleyerek hemen müziği açtım ve üstümü değiştirdim. Yan siteye gidip Oğuz'a bakacaktım. Eğer Oğuz da orada yoksa işte o zaman gerçekten endişelenmem gerekebilirdi. Aklıma Murat denilen pisliğin aileme ve Oğuza zarar verme düşüncesi geldiğinde kafayı yiyordum. Üstümü giyindim ve çantamı alıp evden dışarı çıktım. Muratların evinin önünden koşar adımlarla geçtim ve yan siteye doğru yol aldım. Aklıma gelen kötü düşünceleri kovalamaktan arkamdan bana bağıran Duru'nun sesini zor duymuştum. Duru koşarak uanıma gelirken ona doğru döndüm ve bekledim. "Eda! Sabahtan beri sana sesleniyorum." dedi nefes nefese. "Üzgünüm Duru. Annem ve babama ulaşamıyorum. Oğuzun da telefonu kapalı. Biraz tedirgin oldum. " dedim. Sonradan aklıma geldi ki Duru Murat olayını bilmiyordu. Neden tedirgin olduğumu sorunca bir şeyler geçiştirdim. Kısa bir konuşmanın ardından veda edip yan siteye girdim. Oğzun evine daha önce gitmediğim için evinin nerde olduğunu bilmiyordum. Site görevlisine gidip sorduğumda evin adresini aldım ve eve doğru gittim. Evlerine vadığımda zili kaç kere çaldım hatırlamıyorum. Kimse açmadığında arkamı hışımla döndüm ve site çıkışına geldim. Site çıkışından kendi sitemize dönerken aradaki yolda ağaçların arkasından gelen bir silüet gördüm. Yaklaştıkça onun Oğuz olduğunu anladım. Koşarak Oğuzun yanına gittim. İçimde olışan büyük bir cesaretle Oğuza sımsıkı sarıldım. Sarıldım ve bırakmadım. Kafamı kokusunun en yoğun olduğu yere omzuyla çenesinin arasındaki boşluğa dayadım. Beni ittirmedi ama sarılmadıda. Kaslarını sıkmış gerilmiş bir hali vardı. Ondan ayrılıp yüzüne baktım. Çenesini sıkmış, sanki öfkeden kudurmuş gibiydi. "Oğuz n'oldu" dedim elini ellerimin arasına alırken. Birden kendini bıraktı ve bana sıkıca sarıldı. Sanki beni kaybetmekten korkuyordu. Dahada sıkı sarıldı. Kafasını boynuma yasladı ve derin bir nefes aldı. "Sana zarar verdi mi?" diye fısıldadı kulağıma. Sıcak nefesi vücudumu yaladığında tüylerim dikken diken oldu. "Kim?" dedim sessizce. Sanki olan biteni unutmuş gibi. Kafasını kaldırıp omuzlarımdan tutup gözlerime baktı. Gözlerinde ki pişmanlık, öfke ve suçluluk duygusunu benimseyebiliyordum. "Ah Eda. Hiçbir şey olmamış gibi yapmayı bırak. Benim için önemlisin ve ben seni koruyamadım. Bunların önceden olacağını bilmeliydim. Murat denilen aşağılık pisliğin sana bunları yapmasına izin vermemeliydim." dedi öfkeden gözleri dolarken. </p>
<p data-p-id="2f43b42fd833d1e77420a8dae7419000">...</p>
<p data-p-id="2f13dac5e9badc879767ba1f0416ed15">"Buraya geldiğimiz iyi oldu" dedim Oğuzun elini tutarak. Yine oğuzun beni getirdiği muhteşem vadideydik. Gözlerim Rüzgarı aradı ama hiç bir yerde bulamadım. Kendi sessizliğimde boğulurken Oğuz sessizliği bozdu. "Özür dilerim." Tam ağzımı açıcakken sözümü kesti. "Senide kaybetmek istemiyorum. Herkesi kaybettiğim gibi senide kaybetmek istemiyorum." Sesi gayet güçlü, kalın ve ciddi çıkmıştı. Kafamı kaldırıp ona baktığımda o da bana bakıyordu. Gözlerimiz buluştuğunda gözlerini kaçırdı ve yerdeki ot çöpleriyle oynamaya başladı. O an aklımdan geçen şey ne olduğumuz ya da ne olcağaımızdı. Sevgili değildik. Yakın arkadaşta değildik. Onu seviyorum diye geçirdim içinden. Ama eğer başka şeyler olursa ilişkimizin bozulmasında öyle korkuyordum ki. Eğer bir şeyler yaşanırsa ve biterse diye de. Şu ana kadar hiç böyle bir şey hissetmediğimi farkettim. Hoşlantılarım hep küçük ve çocuksu olmuştu. Böylesine hislerle dolu bir şey yaşamamıştım. Böylesine kendimi iyi hissetmemiştim. Böylesine boşlukta ve dolulukta da hissetmemiştim kendimi. Bir yanım heyecanı yaşarken bir yanım kırılmalar yaşıyordu. Kırılma noktalarında hep incinen ben oluyordum. Büyük bir iç çekerek Oğuz'a döndüm. "Kaybetmeyeceksin." dedim fısıldayarak. Ve sessizce önüme döndüm. Bir süre sessizliğin içinde kaybolurken sessizlik Oğuz'un telefonunun çalmasıyla bozuldu. </p>

İmkansızı Yaşamak ZordurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin