Bölüm 18

264 11 1
                                    

Merhaba arkadaşlar. Umarım beğendiğiniz bir bölüm olur. Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar<3

DÜN ÇOK GÜZEL SÖYLEDİN.

Bu cümle beynimde durmadan yankılanıyordu. Cümleyi hazmetmeye çalışıyordum hala. Utancımdan yerin dibine girmiştim. Arkamı dönüp Oğuzun yüzüne bakacak cesaretim bile yoktu. Birden arkamı döndüm.

"Demek geldin." somurtarak söyledim. Mutsuz gözüküyordum. Ama aslında hiç olmadığım kadar mutluydum. Çünkü değil birine şarkı söylemek - ki bu kişi Oğuz- hayatta yapamayacağım bir şeydi. Dün her ne olduysa cesaret patlaması yaşayıp spot ışıklarının altına geçmiş şarkı söylemiştim. Düşünmesi bile gerçekten çok garip. Ki Oğuzun -amatör olsada - okulunda kurmuş olduğu bir müzik grubu var. Ve okullar arasında elde etmiş olduğu üçüncülük. Şahsen müzik konusunda iyi birinin bana bunları söylemesi kendimi iyi hissetrmişti.

"Seni yanlız bırakamazdım." demesiyle düşüncelerimden kurtuldum. İstemsizce güldüm. Oğuzun beni düşünmesi kendimi iyi hissettirmişti. En azından hayatımda böyle bir durumla karşılaşıyordum. Çoğu insana göre güzel değildim. Minyon bir tip olmama rağmen boyum olması gerektiği kadardı. Uzun sarı saçlarım yada mavi gözlerim yoktu. Mükemmel ötesi bir fiziğim yoktu. Normaldim. Her zaman normal olmuştum hayatımda. İnsanlardan farklı bir özelliğim olmamıştı. Ama bir özelliğim farklı. Herkesten. Hiç bir zaman duygularımı dile getiremem ta ki karşıma kalbimi attıran, beni heycanlandıran biri gelene kadar. Hiç bir zaman havalı kızlardan olmaya çalışmadım. Çünkü ben mutluysam ve insanlar beni böyle seviyorsa bunun ne önemi vardı ki. Zaman zaten hızlı akıyordu. Her şey bir anlığına düşünmeden yapılabilirdi bence. Bütün doğallığım ve samimiliğimle Oğuza doğru yaklaştım. İyice yaklaştım ve ona sıkıca sarıldım. Kafamı boynuna gömmüş kokusunu içime çektim. Oğuzda bana sıkıca sarıldı. Sanki ikimizinde buna ihtiyacı var gibiydi. Sanki ikimizinde birbirimize ihtiyacı var gibiydi. Onu bırakmak istemiyordum. Bütün hayatımı onun kollarının arasında kendim igüvende hissederek geçirebilirdim. Güçlü kollarının beni hayata tutacağından emindim. Kokusunun bana huzur vereceğinden emindim. Kafamı onun boynunda kokusun olduğu yerden kaldırmak istemiyordum. Ona sarılmak daha farklı bir duyguydu. Kendinizi sırf kendiniz olarak kabul ettiğiniz anlardan biri gibi. Tıpkı çocuğunun down sendromlu olmasına aldırmayıp onu her zaman koruyup kollayan, farklılıklarından dolayı onu ayırmayan bir anne gibi. Oğuz yavaşca boynumu kendinde ayırdı beni hafifçe itti ve arka tarafıma doğru koşmaya başladı. Arkamı döndüm. Daha ne olduğunu anlayamadan Oğuz Muratın üztüne atlamış, birbirlerine meydan okurcasına tekme ve yumrukları havada uçuşuyordu. Marketin arka tarafında olduğumuz için kimse bizi görmüyordu. İş başa düşmüştü, poşetleri ve çantamı yere bıtaktım ardından ne olduğunu anlamadan kendimi kavganın arasında buldum.

"Sen hala hangi yüzle Edanın yanına bile yaklaşıyorsun!!!" Ardından bir kaç küfür savurdu Oğuz.

"Oğuz ben özür dilerim. Böyle sonuçlancağını bilmiyordum."dedi Murat.

Oğuz sinirli bir şekilde MuRatın üstüne atıldı. Arada kalmamla birlikte ne olduğunu anlayamadığım bir şekilde karnımda çok büyük bir acı hissetim. Karnımda oluşan o acı... Anlatılamaycak kadar fazlaydı.Ayakta duramıyordum resmen. Dizlerimin üstüne çöktüm. İkiside beni farketmedi. Daha fazla dayanamayıp yere doğru yığılırken son gücümle bağırdım. "DURUN!!!" Ve gözlerim kapandı.

***

Korkunç bir baş ağrısıyla uyandım. Etrafa uykulu gözlerimle bakarken odaya Oğuz girdi.

"Oh Eda iyisin. Çok kortum" yanıma yaklaştı ve bana kocaman sarıldı. Karşılık vermedim çünkü karnım gerçekten çok kötüydü. Birden aklıma Oğuzun beni sevdiğini söylediği zaman canlandı aklımda. Yine odamda. Burda. Gözlerimi kırpıştırdım ve anılarımı kovaladım.

"Noldu bana" dedim yorgun ve kısık sesimle. Birden sustu. Odanın içinde ileri geri yürümeye başladı. Sonra birden durup duvara yumruk attı.

"Hep hepsi bemim hatam. Ne olduğunu anlayamadım. Senin orda olduğunu farketmedim bile. Tek düşündüğüm o Murat denilen pisliği..." Gerisini getirmedi.

Çok kötü gözüküyordu. Olayları birden hatırladım. Kavga çıktı ve kargaşanın içinde oğuzun savurduğu tekme yada yumruk karnıma isabet etmiş olmalı diye düşündüm. Yanıma yaklaştı.

"İyisin dimi. Annenler çok telaşlandılar. Hepsi benim yüzümden. Özür dilerim."

Elimle önemli değil işareti yaptım ve gözlerimi kapadım.

"Murata neden bu kadar sinirlendin?" dedim sadece.

Söylemek istemiyor gibiydi kafasını kaşıdı. Kapıya doğru yöneldi. "Bunu sonra konuşalım. Annenlere iyi olduğunu haber vereceğim. Sakın yatağından çıkma."

Tamam dercesine başımı salladım. Oğuz odadan çıktı. Bense komidinimin üzerindeki telefona uzandım. Duru'dan bir kaç mesaj ve cevapsız aramalar vardı. Cevap vercek halim yoktu. Telefonu kapatıp komidinim üstüne koydum. Çok susadığımı farkettim. Aşağı doğru inerken annem, babam ve Oğuz üçlemesinin sesini duydum.

"İyide neden kavga ettinki" dedi babam.

Sakindi. Sinirli değildi. Sadece endişeli gözüküyordu.

"Size dediğim gibi dün o adamı Muratın tuttuğunu öğrendiğimde kendimi tutamadım. Muratıda birden öyle görünce anlarsınız. Edaya zarar vermesinden korktum." dedi oğuz. Sinirliydi hemde çok. Ellerini yumruk yapmış , koltukta oturmuş halıya bakıyordu.

Daha fazla kendimi tutamayarak salona daldım. "Hey bir dakika! Hangi adamı Murat tutmuş?" dedim aklımdan geçenlerin olmamasını dileyerk. Annem endişeli bir şekilde bana baktı. "O gece sana saldıran adamı Eda!"

Elimdeki su bardağını masaya bırakarak hemen odama koştum. O sapık iğren insanın odası tam karşımdaydı. Kapıdan girince karşı pencereden Muratın bana ağlamaktan kızarmış gözleriyle baktığını farkettim. Ondan nefret ediyordum. Kimseden etmediğim kadar. O bama zarar verebilecek kadar alçak biriydi. Koşarak penceremin yanına gittim. Gözlerimden akan yaşa engel olamıyordum. Cama yaklaşıp ona son kez nefretle baktım. Gözümden akan yaş yüzümden pencerenin mermerine düştüğünde peredelerimi kapadım. Ve rahatlamak için kocaman bir çığlık attım.

İmkansızı Yaşamak ZordurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin