MAREPOLİS

24 8 38
                                    


Küçük bilet kulübesine sıkışmış dört kişi, bir an önce kendilerini dışarıya atmaya çabalıyorlardı fakat Maren'in odanın yarısını kaplayan geniş kanatları, büyüsüz şehir insanları için büyük bir tehlikeydi. Maren sinirli bir sesle sarı saçlı savaşçıya dönerek konuşmaya başlamıştı:

"Apar topar buraya sürüldüğümüz için yanıma bir şey alamadım. Kanatlarımı görünmez kılıp onları kaybeden tılsımlarım ve özel elbiselerim vardı."

Adam hafif bir tebessüm savurup şefkatle Maren'in yaralı kanadına dokundu:

"Marepolis büyücüleri çok yeteneklidir. Hiç duymadın mı bunu? Sana yardımcı olmaya çalışalım, bakalım neler yapabileceğiz."

Kızıl savaşçı, cebinden gümüşi ipi çıkardı ve ucundan çok küçük bir parça koparıp diğer savaşçıya uzattı. Adam, sağ eline kırmızı taşlı madalyonu aldı ve üzerine gümüş ip parçasını oturttu. Diğer elini de ip ve madalyonun üzerine kapattı. Gözlerini kapatıp büyülü sözleri fısıldamaya başladı, büyüyle birlikte adamın ağzından renk renk ışık ipleri çıkarak ellerinin arasına girmeye başladı. Adamın iki elinden parlak bir kumaş parçası git gide uzamaya başladı. Adam, büyüsünü bitirip gözlerini açtığında ellerinde gümüş renkli göz alıcı bir gömlek tutmaktaydı. Kırmızı taşlı madalyonunu cebine atıp gömleği Maren'e uzattı.

"Bu zamana kadar ki en özel gömleği giyeceksin sanırım. Bu gömlek seni bir çok basit büyüden koruyacak ve kanatlarını da gözlerden uzak tutacaktır. "

Maren, şaşırmış gözlerle adama bir teşekkür fısıldayıp gömleği üzerine geçirdi. Sanki üzerine gömlek değil de ışıklardan bir demet geçirmişti. Son derece rahat ve huzurlu hissetti. İlk defa kanatlarını sakladığı için rahatsız hissetmiyordu, sadece tatlı bir neşeyle doluydu içi.

İki adam da birbirine bakıp kulübenin kapısına yöneldiler ve sarı saçlı olan adam kapıyı açıp dışarı fırladı, diğerleri de adamın arkasından dışarıya çıkmıştı. Sarı saçlı savaşçı bir yandan etrafı kolaçan ediyor diğer taraftan da çocukları bilgilendiriyordu:

"Burası şehrin en büyük meydanı ve ana caddesi. İçinde belirdiğimiz biletçi kulübesini sadece büyücüler görebiliyor. İnsanların gördüğü ise etrafı zincirlerle çevrili eski çağlardan kalma bir anıt. Burası ana kalkış meydanı. Şehirde çok az kalkış meydanı var ve genelde burayı kullanırız."

Lilityan'ın huzurlu ve sakin atmosferinden Marepolis'in gürültülü kalabalığına karışan Maren ve Zühre, hayretler içerisinde etraflarını izliyorlar, aynı zamanda şehirde kaybolmamak için de önlerinde yürüyen adamlara yakın olmaya gayret ediyorlardı.

Şehir, tam bir kaosu andırıyordu. Kireç taşından oyulmuş yüksek yapılar yan yana sıralanmış, toprak rengi yapıların arasında da renk versin diye kırmızı çiçekli birer ikişer ağaç yerleştirilmişti. Şehrin geniş meydanı ve ana caddesi dışında tüm sokakları son derece dar, insanın nefesini kesecek kadar da karanlıktı. Meydan ve ana caddede ise esnaf tezgah açmış; çeşitli meyveler, sebzeler, baharatlar ve kumaşlar etrafa saçılmıştı. İnsanın genzini yakan çürüme kokusu adeta şehrin tenine işlemişti. Caddenin bazı noktalarında insan trafiği o kadar kilitleniyordu ki grup dakikalarca yolun açılmasını bekliyordu. Tam böyle bir kilitlenme esnasında kalabalığın arkasından "Yolu açın!" diye bir nara yükseldi. Ses, o kadar kaba ve resmiydi ki insanlar bir emri yerine getiriyormuş gibi yanlara açıldılar, birbirlerini itiyorlar adeta üst üste duruyorlardı. Arkadan ise güçlü bir uğultuyla onlarca asker ve dört askerin sırtında tahtırevanda etrafı tüllerle örtülü biri geliyordu. Askerlerden biri güçlü bir sesle ahaliye bağırdı:

Gayyan: Işığa Çağrı (Wattsy2019)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin