Çalma listemden sesi yükselen şarkıya kulak vermiş bir şekilde elimdeki bezle dolabımı silerken benden mutlusu yoktu. Öğle yemeğinde Kıvançla karşılaşmamızdan ve onun bana ''Jülide çaldığın tek şeyin park yerim olmadığını biliyorsundur umarım.'' Demesinin üzerinin tam iki âşık günüm geçmişti. Hafta sonunda Ankara'ya fuar için bir haftalığına gideceğimden evi temizlemek için izin günümü değerlendirmiştim. Bu temizliği bu kadar mutlu yapmamın bir başka etkisi olarak da yükselen başak burcu olmam zirveyi çekiyordu.
Canım sıkkınken, mutluyken ya da ilgimi verebileceğim bir şey bulamadığımda kendimi temizlik yaparken çamaşır suyu ve elimde cifle buluveriyordum. Evet, istemsizce oluyordu bu...
Boşalttığım dolabı yerleştirip parkeleri de sildikten sonra temizliği bitirip kendimi duşa atmam uzun sürmedi. Kısa sürede duştan çıkıp üzerime çöken yorgunlukla koltuğuma başımdaki havlumla uzanıp kalmıştım.
Rehberimde gezinirken telefonumun çalmasını beklemediğim için bir anda burnuma düşürmem biraz acı verse de koltukta oturur bir vaziyet alıp ekranı yanıp sönen telefonumu yanıtladım.
''Jülide?''
Oturuşum beni huzursuz ettiği için ayağa kalkıp Berika ile konuşmama bu vaziyette devam ettim.
''Buyurun beniim.''
'' Nasılsın balım?''
''İyiyim asıl sen nasılsın ? Nasıl gidiyor? ''
''Daha iyiyim denilebilir. Sabah bulantılarım azaldı. Kokulara karşı hassasiyetim biraz olsun daha iyi. Tuna'ya zamanında iyi ki bir şeyler öğretmişim. Benim mutfağa giremediğim günlerde kendi kendine bir şeyler yapıp hem beni hem de kendini doyurdu.''
Berika'nın bu söylediğine gülerken abimi bu şekilde hayal etmek çok da zor olmamıştı açıkçası. Çünkü Berika ile tanıştığından beri kendisinde bir hayli değişim vardı ve bu değişimler öyle gözle görülüyordu ki hiçbirimiz Tuna Aksoy'un böyle birisi olacağını tahmin edememiştik.
''Jülide Ankara'ya geleceksin ya fuar için bir isteğim olacaktı senden. Aslında benim değil yeğeninin isteği desek daha doğru olur.''
Berika'nın bu dediğine sevinçle içim kıpır kıpır olurken ''Tabii.'' Deyiverdim. Hala olmama alışmak çok zor olmamıştı. Üniversite dönemimde çevremdeki arkadaşlarımın geneli yeğen sahibi olunca çok uzun zamandır bu anı bekliyordum.
''Hani sen taşındığında evine tatlı almaya çıkmıştık hatırlıyor musun ?''
''Nasıl unuturum. İhsan amcanın o güzel tatlılarını.''
''İşte ben de unutamıyorum. Ve inan bana yeğenin nerden biliyor bu tadı bilmiyorum ama ağzının tadını bileceğini şimdiden biliyorum. İhsan amcanın tatlılarından istiyor canım. Acaba gelirken alır mısın ?''
''Alırım tabii özel istediğin bir şey var mı?''
''Fıstıklı baklava.''
''Yeğenim cidden ağzının tadını bilecek buna ben de kanaat getirdim. Oldu bil. Başka istediğin bir şey var mı ?''
''Canının sağlığı. Kendine iyi bak geldiğinde mutlaka bize de bekliyorum.''
''Tabii ki de geleceğim tamamdır sen de kendine ve yeğenime iyi bak.''
Kapanan telefonun ardından kafamdaki havluyu çıkarıp saçlarımı kurutmaya koyuldum. Kurutup serbest bıraktıktan sonra telefonumu elime alıp gelen cesaretle Kıvancın adını görmemle içimdeki dürtüyü durduramayarak aradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Lisanı
Roman d'amourHey sen! Merhaba ben Jülide. Jülide Aksoy. Çevirmenim. Çevirdiğim kitaplarda ve dizilerdeki aşklara özenirken bir gün kendimi romantik komedi tadında bir aşkta bulduğumu anlatacağım. Başlayalım mı?