Bu bölüm, hikayede yüzünü bir kez bile olsun gülümsetebildiğim tüm okurlarıma ithaf edilmiştir.
Düğünde edilen ilk çift dansında, yeni evlenen çiftin ne konuştuğunu hepinizin merak ettiğini düşünüyorum. Çünkü evlenesiye kadar ben de merak eden bu tayfa arasındaydım. Bu konuşmanın çiftten çifte değiştiğini düşünsem de Kıvanç ve benim konuşmamı size anlatabilmem için size ilk olarak düğün günümüze kadar geçen kısmını anlatmam gerekiyor.
Kıvanç'ın evlilik teklifinden kısa bir süre sonra Kıvanç'ı abim ve Berika ile tanıştırdım. Ne yalan söyleyebilirim abimin Kıvançla tanışması beni biraz geriyordu. Ancak tanıştıktan sonra bu gerginliğimin boşuna olduğunu öğrenmem çok uzun sürmemişti. O günün üzerinden kısa bir süre geçmesinin ardından Kıvanç'ın da beni ailesiyle tanıştırması çok vakit geçmeden gerçekleşmişti.
Beş kişilik bir masada annesi, babası ve kardeşi Defne ile birlikte yemek yiyor olmak tabii ki de beni biraz germişti. Annesi Elif Hanım tıpkı Kıvanç'ın evinde gördüğüm çerçeveli fotoğraftaki gibiydi. Yıllar güzelliğine güzellik katmıştı. Çok kibar birisiydi ve ben konuşurken tüm ilgi odağını veriyor, benim kadar heyecanlı oluşu yüzünden okunuyordu. Babası Melih Bey ise tıpkı Kıvanç gibiydi. Sanki karşımda yaşlanmış bir Kıvanç oturuyordu. Ses tonu ve mimikleriyle Kıvanç babasının kopyası gibiydi. Kardeşi Defne ise ilk dakikalarda ciddi görünse de ilerleyen dakikalarda açılmıştı. Kendi tasarladığı elbiselerin modeller üzerindeki duruşunu gösterirken tasarım elbiselerinin de hikayesi varsa onları aktarıyordu. Yemeğin sonunda hepimizin yüzünde birer gülümseme can bulmuştu. Bu gülümsemelerin en canlısı ise Kıvancın yüzünde olan gülümsemeydi. Anne ve babasının aralarının ne kadar kötü olmadığını belirtse de sürekli görüşmediklerini söylemişti. Anne ve babası yan yana geldiklerinde ise Kıvanç gerilmesini saklamaya çalışsa da gözümden kaçmamıştı.
Evlilik teklifinin üzerinden bir ay geçtikten sonra Kıvanç ailesiyle birlikte Ankara'ya geldi ve aile arasında bir nişan gerçekleşmişti. Nişandan iki ay sonrası için ise düğünümüzün gerçekleşmesine karar vermiştik.
Ancak bu iki ay içerisinde her şey o kadar hızlı gelişmiş ve aksilikler o kadar üst üste gelmişti ki. Düğün gününe sağ salim ulaşabilmek bizim için çok büyük bir lüks olmuştu.
Gelin odasında saçım yapılırken benimle birlikte Berika, Özlem, Müge abla ve Yudum bulunuyordu.
Aynadan gördüğüm Müge abla bol köpüklü kahvesinden bir yudum aldı. Yüzünde gülümseme belirirken hemen arkamdan bana bakıyordu. Yine aynadan gördüğüm kadarıyla gördüğü görüntüyle halinden memnun görünüyordu. Tabii memnun olurdu. O bütün stresi yıllar önce yaşayıp atlatmıştı.
''Çok güzel görünüyorsun Jülide.'' Dedikten sonra elinde tuttuğu fincanından bir yudum daha aldı. Fincanındaki kahve bitmiş olacak ki hemen yanında duran masaya koyarken birden kapı tıklandı.
Odadakiler olarak hepimizin bakışları kapıya dönerken içeri görevlilerden birisi girmişti.
''Gelin hanıma iletmem gereken bir şey vardı?''
''Buyurun lütfen.''
Görevli hızlıca yanıma gelip kulağıma eğildi. Odada geri kalan kişilerin duyamayacağı bir sesle konuştu. ''Yemek ile ilgili bir problem çıktı efendim. Bundan dolayı yemek servisimizde çok ama çok ufak bir aksama meydana gelebilir.''
Görevli kulağımın yanından çekildikten sonra derin bir nefes aldım. Kafamı salladıktan sonra gözlerimi bir süreliğine kapadığım için görevlinin çıkışını görmemiştim. Gözlerimi açar açmaz oturduğum koltuktan hızlıca bir kalktım. Tüm bakışlar bana dönerken cesaret edip soruyu sorabilen kişi Berika olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Lisanı
RomansaHey sen! Merhaba ben Jülide. Jülide Aksoy. Çevirmenim. Çevirdiğim kitaplarda ve dizilerdeki aşklara özenirken bir gün kendimi romantik komedi tadında bir aşkta bulduğumu anlatacağım. Başlayalım mı?